Deprem Tarihi

 "17.Ağustos 1999 gecesi bir deprem oldu ve şehre bakış açısı değişti. Ancak hepimiz biliyoruz ki İstanbul deprem bölgesindedir ve İstanbul’da deprem yine olacaktır.


Bu tarihe kadar hayatta olan en yaşlılarımız bile İstanbul’da böyle şiddetli bir deprem görmemişti. Yapı malzemesi olarak uzun dönemler ahşap kullanan İstanbul'luların yangın dışında en korktukları ikinci doğal afet deprem olmuştur. İstanbul depremlerinin tarihine baktığımızda şiddetli sarsıntıların camileri surları kemerleri ve konutları büyük ölçüde etkilediğini görürüz. Ancak depremin ardından yakınmak yerine hemen hummalı bir onarım çalışması başlatılan şehirde Osmanlı padişahları kendi yaşadıkları Topkapı Sarayı da dahil olmak üzere tahrip olan yapıları imparatorluğun dört bir yanından getirttikleri on binlerce usta ile onartmışlardır. Geleceği planlamak için İstanbul’un deprem tarihi hakkında yeterli bilgiye sahip olmamız gerekmektedir. Birinci derece deprem bölgesinde yer alan İstanbul’un tarih boyunca pek çok depreme maruz kaldığını görüyoruz. Bilim adamları İstanbul depremlerinin şehrin doğrudan altından geçen bir fay yüzünden olmadığında birleşiyor. Kuzey Anadolu Fay Hattına yakınlığı şehri bu hattaki depremlerden çok etkilenir hale getirmektedir.

İstanbul’da son şiddetli deprem 10 Temmuz 1894 tarihinde yaşanmıştır. Bundan tam 105 yıl sonra 17 Ağustos 1999’da Marmara depremi meydana gelmiştir. Araştırmacılar İstanbul’da Bizans döneminde 407,437,447,450,542 yıllarında şiddetli depremlerin olduğunu belirtiyorlar. Bunların ardından gelen 19 Ekim 557 depreminde Ayasofya’nın kubbesi hasar görmüştür. Sonraki bütün şiddetli depremlerde görüleceği gibi şehrin surları yıkılmıştır. 740 yılındaki bir depremde de bugün Topkapı Sarayı’nın bahçesinde bulunan Aya İrini Kilisesi’nin ve daha nice yapının hasara uğradığı sanılıyor. 989 yılında oluşan deprem yine Ayasofya’nın batı kubbesini çökertmiştir. 1064 yılındaki şiddetli bir şok şehrin batısında etkili olmuştur. 1343 yılında ardarda gelen ve oniki gün süren sarsıntılar bir ana depreme ve artçı şoklarına sebep olmuş artçılar halk arasında paniğe sebep olmuşlardır.

1346 yılında bir yıl boyunca süren sarsıntılar Ayasofya ve Bozdoğan ile şehrin büyük bölümüne zarar vermiş 1354 depreminde ise şehrin surlarının bir bölümü yıkılmıştır. 16. Ocak 1489 depremi fetihten hemen sonra inşa edilen camilerin özellikle de minarelerinin tümüne yakınını yıkmış surların bir bölümü kemerler ve tabii kilise ile binalara hasar vermiştir.

10. Eylül 1509 yılında meydana gelen şiddetli deprem Akdeniz’in doğusunda bugüne kadar yaşanmış en şiddetli sarsıntılardan biri olarak nitelendirilmektedir. O dönemde depremin şiddetini ve odak noktasını belirleme olanağı olmadığından tahribatlara bakarak tahmin yapmamız gerekmektedir. Tahribatlara göre depremin Marmara denizinde meydana geldiğini söyleyebiliriz.

Halkın Küçük Kıyamet ( Kıyamet-i Suğra) adını verdiği bu deprem İstanbul’da 1000 in üzerinde binayı yıkarak kalan konutların tümüne zarar vermiştir. Ölü sayısı 4 bin ila 5 bin arasında olduğu 10000 kadar insanın da yaralandığı tahmin edilen bu depremden II.Beyazıt yatak odasını depremden biraz önce terk ettiği için ölümden kurtulmuş Sarayın fazlaca bir bölümü yıkıldığı için de bahçeye kurulan çadırda 10 gün kadar yaşamıştır. Tarihi yarımada, Galata ve Pera tüm surlar su kemerleri çeşitli camiiler mescidler kilise ve hanlar hamamlar kervansaraylar tahribata uğramıştır. Kayıtlar şehrin bazı bölgelerinin zeminlerinde çatlaklar olduğunu belirtmektedir.

Denizin kabarmasıyla oluşan dalgaların surlara vurduğu ve deniz üzeriyle karada bulunan tüm tekneleri batırdığı araştırmacıların tesbitleri arasındadır. Şİddetli deprem adalarda hasar yapmamıştır. Burgaz ve Heybeli’deki kiliselerin kubbe çatlaklarından başka kayda değer bir hasar yoktur. 1509 depreminin ardından onbinlerce işçiyle onarım faaliyeti başlatan II.Beyazıd halktan ek bir deprem vergisi almıştır.

1500 lü ve 1600 lü yıllar boyunca İstanbul birçok kez sallanmıştır. Hafif orta ve kimi zaman şiddetli olan bu depremler her zaman az çok hasara yol açmış ve halkı korkutmuştur. Artçı sarsıntıları günlerce sürmüş olan bu depremler şehirde en büyük hasarı Fatih camine vermişlerdir. 30 Nisan 1557 depremine büyük hasarlar 1648 yılında güneş batarken meydana gelen sallantıda ise Ayasofya’nın sonradan ilave edilen minaresi yıkılmıştır. Sarsıntılar çeşitli aralıklarla 17.yy boyunca hep sürmüştür. 6. Şubat 1659 daki bir sarsıntıda hisarlarda ve şehir surlarında tahribat kaydedilmiştir. 11 Temmuz 1690 daki sallantıda Fatih camii kubbesi yıkılmıştır. 6 Mart 1719 depremi İstanbul’da hissedilen kuvvetli depremin aynı yılın 25 mayıs’ındaki depremin öncüsü olduğu tahmin edilmektedir.

25 Mayıs 1719 depremi Marmara denizinin doğusunda 17 Ağustos 1999 depremininde etkilediği bölgede meydana gelmiştir ve büyük olasılıkla Kuzey Anadolu Fay Hattının günümüze kadar uzanan hareketlerinden biri olmuştur. Yalova Pazarköy Karamürsel İzmit başta olmak üzere Körfez’in iki yanındaki tüm yerleşim bölgeleri etkilenmiş 6000 kişi ölmüştür. Deprem şehirde oldukça büyük hasara yol açmış Selanik’e kadar hissedilmiştir. Osmanlı İmparatorluğunda deprem nedenleri üzerine incelemeler yapılmasına ilk kez neden olmuştur. 1766 depremi şehire hasarlar vermiş İzmit’ten Tekirdağ’a kadar hissedilmiştir. 22 Mayıs’ta meydana gelen depremi 5 Ağustos’ta ikinci bir ana şok izlemiştir.

Mayıs depremi Kurban Bayramı’nın 3.günü olmuş ve 5000 kişinin ölmesine surların boydan boya yıkılmasına camiler kiliseler hanlar ve Topkapı Sarayı’nın bölümler halinde yıkılmasına sebep olmuştur. Ayrıca Galata surları kabaran deniz yüzünden sular altında kalmış depremi izleyen yangınlar sonucu hasarlar daha da artmıştır. 23 Eylül 1841 de şehir üç kez sallanmış ve büyük hasar oluşmuştur. 10 Temmuz 1894 depremi ise sadece 12 saniye sürmüş Tarihi Yarımada ve Adalarda büyük can kaybına yol açmıştır. Karaköy ve Azapkapı köprülerini sular altında bırakan depremin sarsıntısı ve şoku denizde de duyulmuştur. Sular önce sahilden uzaklaşıp sonrasında dev dalgalar halinde geri gelerek birçok yalı ve köşkle deniz üzerindeki herşeyi parçalamıştır.