İZMİR DEPREMİ

Hazırlayan: Prof.Dr. Uğur Kaynak

İzmir de neler oluyor?

  Son Depremler Grabenlerle yarılmış olan Ege Bölgemizde Seferihisarda oluştu.
Tamam da bu depremler hiç de Ege bölgesine özgü eğim atımlı normal fay depremleri değil. Bunlar anladığım kadarı ile doğrultu atımlı - say yönlü faylar. Yani KAFZ`yi öykünüyorlar.

  Derinlikleri de tam KAFZ`nin sevdiği derinliklerde. O zaman bu depremler biz derin sıcak sürüklenim depremleri adını verebiliriz. Bu şablonu iki yıl kadar önce yayınlamıştım hatırlarsanız. Şimdi tekrar ekte sunuyorum.
Görüntü için tıklayın

Görüldüğü gibi Seferihisar Urla depremleri bizim sürüklenim çizgisi ile tam olarak çakışmakta. İşte bu yüzden daha yüksek magnitüdler olasıdır. Bunlar eğim atımlı normal faylardan kaynaklanan depremler olmadıkları için hafife alınmamalı ve yerel yönetimlerce ciddi önlemlerin alınmalıdır.

Önce daha güneydeki Amasya-Gökova sürüklenimi çalışmıştı. Hâlâ da çalışmakta.

Sonra gerilim doğal olarak bir güneydekine ve bir kuzeydekine aktarıldı. Güneyde şu anda düşük magnitüdlerle geçiştirilmeye çalışılıyor.

Kuzeyde ise sanırım daha geçen sene oluşan depremlerle Seferihisar dikkatleri çekmişti.

Şimdi gerilim, İzmir’den - Eskişehir`e doğru çizeceğiniz 30 km eninde bir koridor içerisinde etkili olmaya başlayacaktır. Bundan sonra önümüzdeki aylarda bu koridor etkin sallantılar yapabilir.

Ancak şimdiyi konuşmak gerekirse bu depremler derinlerde tek noktada toplanmayan ezilme ve kırılmaların olduğunu göstermektedir. Bu durumda ise genellikle birbirine eşit, veya artçısı(?) kendisinden büyük depremler oluşabilmektedir. Eğer bu bir deprem fırtınası olarak sürecekse bir kaç tane daha M küçük 6 deprem beklenilebilir. Diğer taraftan deprem fırtınası formatında devam etmediği takdirde (bekleyip göreceğiz) o zaman daha büyük magnitüdlü depremler İzmir’e yakın çevrede ve hatta Eskişehir doğrultusunda oluşabilir. Bu yüzden en az üç gün açık alanlarda bulunmakta yarar var. Ondan sonra da en az 15 gün dikkatli ve tedbirli davranmak gerekir.

 

İzmir’de daha büyük bir deprem olabilir mi?

Bu konuda daha önce yazdıklarıma ekleme yapabilecek yeni bir veri girişi olmadı. Bu yüzden yeni bir yorum yapamıyorum.

İlk söylediğimi biraz açarsak, `Bu son İzmir depremleri Kuzeyden itibaren üçüncü depremsel çizgide oluştu. Bu çizginin harekete geçtiğini sekiz on gün önce oluşan ve çizgiselliğin en zayıf noktası olan `Gölmarmara Depremi` haber vermişti. Şimdi Bu çizginin İzmir’den Eskişehir’e doğru yer aldığını düşünürsek en mantıklı olarak yapabileceğimiz öngörü, bundan sonra bu çizgi üzerine ilâve gerilimler aktarıldığı için bu hat üzerinde şiddetli depremler olabileceğidir. Zaten bu hat (büyüklüğünü yanlış hatırlamıyorsam) Gediz = 6.9 Depremi ile sabıkalı. Yani `Ege Bölgesinde 7 Büyüklüğünde deprem yok` demekle 6.9 luk depremi de yok sayamayız ki. O yüzden bu hat sabıkalıdır diyebiliriz.

Batı Anadolu’daki bu birbirine paralel depremsel çizgilerin neden böyle bir garip şablona sahip olduklarının da bir açıklaması var. O açıklama da Türkiye’deki ofiyolitik kayaç dağılım haritasında gizlidir.

(Üzerleyen kabuğun hendeğe doğru ilerlemesi durumunda hendek yer değiştirir. Bu yer değiştirmeler sürekli olmayıp atlamalı olurlar. Bu durumda birbirine paralel geri çekilen dalma batma zonları oluşur. Bu dalma batma zonlarının ardındaki volkanizma kompresyonel rejim dolayısı ile asitik volkanizma ile karakterize olurken, dalan kabuğun kendisi ofiyolitiktir.

İşte bu nedenle Paleotethys Okyanusunun Batı Anadolu kabuğunu oluşturan Güney kanadı ve Neo Tethys Okyanusunun Kuzey kanadı geri çekilen hendeklerle çalışmışlardır.

İşte bu sıcak sürüklenim çizgisellikleri o geri çekilen hendeklerin geometrisini bu gün bize deprem dışmerkezleri vasıtası ile çizerler.)

İzmir - Eskişehir çizgisi aynı zamanda Neotethys eklem kuşağı ile özdeşleştiği için sanılandan daha fazla depremseldir... Kıtasal eklem yerleri aktiftir!

”Merak etmeyin. Ege bölgesinde düşey atım hâkimdir. O yüzden magnitüdler 6`yı geçmez” diyenlere bir bu parantez içindekileri türlü anlatamadım gitti...

Size bu konuda (ihtiyatla) söyleyebileceğim tek şey İzmir’in belki de bu üç orta şiddetli depremle sırasını savmış olmasıdır. Şimdi sıra belki de kuzey doğuya doğru episantr göçü şeklinde olabilir.

Artçılar veya öncüler Ana Şok’un enerjisini azltırlar mı?

 Allah aşkına. Bakın ne diyor ünlü bir üniversitenin “adeta bana da bir oturumluk yer açın diyen” Profesörü:

”İzmir’de yüzlerce artçı deprem önemli ölçüde bir gerilim boşalmasına neden olmuştur” demiş. Ve bunu da yayınlamış.

Artçı depremler (3 küçüktür (M) küçüktür 4) aralığında oluşuyorlar. Ortalamasını
M(ort)=3.5 olarak alır ve olası bir 7`lik ana şokla bu artçıların açığa çıkaracakları enerjileri hesaplarsak,

Log E(3.5) eşittir 11.8 + 1.5 x 3.5
Log E(7.0) eşittir 11.8 + 1.5 x 7.0

E(7.0) / E(3.5) eşittir 10 üzeri 22.3 erg / 10 üzeri 17.8 erg , O da eşittir 31622.7766

Yani 31622.7766 adet 3.5 lik deprem bir adet 7`lik deprem eder.

Nasıl oluyor da ÖNEMLİ ÖLÇÜDE GERİLİM BOŞALMASI oluyor???

Aynı bağıntılardan yararlanarak İzmir de oluşan üç adet orta şiddette depremin enerjilerinin toplamının da, hiç de şaka götürmeyecek kadar olası bir 7’lik depremin enerjisinin yanında ne kadar ufak, minicik, önemsiz olduklarını siz de hesaplayabilirsiniz... Ama bu arkadaşlarım hesaplama zahmetine girmeden konuşma hakkını kendilerinde buluyorlar!

 Tutulma

Her Yeniay sırasında Güneşle Ayın çekim güçleri birbirine eklenir. Çünkü ikisi de aynı tarafta arka arkaya yer alırlar.
Bu Yeniay evrelerinden bazılarında Yerküre de, Güneşle Ay’ı birleştiren doğru üzerinde bulunur. Bu evre Güneş Tutulması evresidir.
Bu olay arada bir gerçekleşir. Daha çok Yerküre onlarla aynı çizgi üzerinde olmaz. Yörünge yalpalamasından dolayı, Ayın yörünge düzleminin, Gezegenler Sistemi yörünge düzlemi ile farklı olması (açı yapması) yüzünden, Yeniay evrelerinin çoğunda Yerküre bu çizginin ya altında (güneyinde) ya da üstünde (kuzeyinde) kalır. (Yani dışında kalır)
Tutulmasız evrelerde Güneşi Aya bağlayan eksen Yerküre üzerine düşmez. Tutulmalı evrede ise bu eksen Yerküre üzerine rastlar.
İşte bu iki eksen arasındaki açısal fark yaklaşık olarak 1/1000° (yay derecesi) dir. Bu durumda Yerküreye uygulanan çekim kuvvetleri arasındaki fark bu açının sinüsü ile orantılıdır. (Ekteki şekle bakınız.)

Yani aradaki sapma açısı 0.001° olduğunda

sin (0.001) = 0.0000174533

olacağından, tutulmalı evre ile tutulmasız evre arasındaki çekim farkı yaklaşık yüzbinde onyedi (veya daha anlaşılır olarak % 0.002) mertebesindedir.

Bu hesaplamadan şu sonuç çıkar:

Zaten her 27 günde bir Güneş ile Ay arka arkaya gelip Yerküreye maksimum çekim uygulamaktalar.

YALNIZ BURADA ÖNEMLE ANLAŞILMASI GEREKEN BİR AYRINTI VAR:

Bu Yeniay evreleri ister tutulmalı ister tutulmasız olsunlar, yaklaşık olarak hilâl evrelerinde de, yani Ayın tam karanlık olduğu günün önündeki ve sonundaki üçer günde de Güneş ve Ay Yerküreye maksimuma çok yakın çekim uygularlar. Bu maksimum çekim etkisi her yirmiyedi günde bir olmak üzere tam yedi gün sürer. YANİ MAKSİMUM ÇEKİM ETKİSİ HER YİRMİYEDİ GÜNDE BİR, YEDİ KEZ BATIDAN DOĞUYA DOĞRU YERKÜREYİ DOLANIR!!!

AYIN VE GÜNEŞİN ETKİSİ GÜNEŞ TUTULSUN VEYA TUTULMASIN HEP VAR.


AY ZATEN YERKÜRENİN ÜST MANTO KATMANINI SÜREKLİ OLARAK MINCIKLAYIP DURUYOR.

BU YÜZDEN TEKTONİK GÜÇLER ARTIK GÜNEŞ VE AYA ALDIRMAKSIZIN NE YAPACAKLARSA ONU YAPIYORLAR. HA ÜÇ GÜN ÖNCE, HA ÜÇ GÜN SONRA NE FARK EDER???

İŞTE BU YÜZDEN AYIN VE GÜNEŞİN ETKİSİ OLMAZ DİYE YIRTINIYORUZ.

SONUÇ: 2006 Mart’ında Türkiye’de bir deprem olacaksa (veya olmayacaksa) Güneş tutulsa da olacaktır tutulmasa da (veya olmayacaktır.). Güneş tutulması veya Yeniay evresi (ki Yeniay evresi bu işi hiç kimsenin dikkatini çekmeden yapar,) depremleri tetikleyebilir. Ama GÜNEŞ TUTULMASI veya YENİAY EVRESİ DEPREM OLUŞTURAMAZ. YANİ DEPREM NEDENİ DEĞİLDİR…
 


Kuşadası,
  Ben artık iyice inanmaya başladım ki diğer yerbilimcilerden farklıyım. Bu yüzden beni anlamakta zorluk çeken yerbilimciler var. Hem de şaşılacak kadar çok.

Örneğin son İzmir depremlerinden sonra yazılı ve görsel medyada Ege bölgesinin tektoniğini demeyelim de faylarını gösteren haritalar yayınlandı. Haritalarda Kuzey-güney, doğu-batı veya kuzeydoğu-güneybatı doğrultulu birçok fay gösterildi ve bu faylar adları ile ahaliye tanıtıldı. Hâlâ adlarını öğrenemedim! Bu fayların kimi dikkat çekecek kadar uzun. Ama fay boyu ile magnitüd oranı dikkate alındığında hakikaten magnitüdleri altıyı geçemeyecek faylar. İşte bu yüzden bu yeryüzünde görülen faylara bakarak yerbilimcilerimiz,

Oradaki faylarımız bunlar. O zaman magnitüdler altıyı geçemez.

diyorlar. Bunu derken neye dayanıyorlar:

Yüzeydeki ayan beyan görünen faylara.

Bu ne demektir? Bana kalırsa yüzeysel kalmak demektir.

Son İzmir depremlerinin derinlikleri 15 km`den fazla. Bu yüzeysel fayların o kadar derinlere işlediklerini hiç kimse söyleyemez! Söyleyeni döverim! Hem doğrultu atımlıların eti budu uygun değil, hem de o yöreyi yeryüzünden tamamen kontrol eden graben türü normal faylar (eğim atımlılar) bu boyutlarda olamazlar. İşte bu yüzden yerbilimcilerimiz olaya yüzeysel bakıyorlar. Jeologların kusuruna bakılmaz. Onların işi zaten yüzeysel bakmak. Ya jeofizikçilere ne demeli?

İşte bu yüzden EGE’DE 5 KM’DEN DAHA DERİN DEPREMLER YÜZEYSEL FAYLARLA İLGİLİ DEĞİLLERDİR.

Bu savlarımın doğru olduğunu kabul ederseniz soruyorum şimdi:

İzmir depremleri kaç km derinliklerde oluştu? Yanıt, 10 km ile 30 km arasında… Bu depremlerin yerbilimcilerimizin yeryüzünde gösterdiği ortadan da ufak boyutlu faylarla ne ilgisi var? Haydi diyelim ki var. O zaman neden bu fayların hiç birinde en ufak bir atım görülmüyor. Hani nerede medyada bir sürü işte böyle yarıldı, işte böyle çöktü, işte böyle kaydı fotografları… Ey yerbilimcilerimiz. Bırakın bu yüzeysel takılmaları. Biraz derinlere dalın. Nefesiniz yeterse!!!

Kuşadasındaki depremin derinliği de 11.4 km. İşte bu deprem dolayısı ile, adı her neyse, Çeşme – Karaburun Fayı ön plana çıkmakta ve Sıcak Sürüklenin Dilimlenmesinde tam olarak çizilmiş olan o derin dilimlenmeyi yeryüzünde temsil etmektedir. Bu Kuşadası depremi de yüzeysel minik fayların marifeti olamaz. İşte bu yüzden diyorum ki bu depremler olası bir altıdan büyük deprem karakteristiğindedirler. Bu depremlerin kaynağı derinlerdedir (düşük hız kanalında). Bu depremlerden yüzlercesi de olsa oralarda, o derinliklerde uyumakta olan bir 7.7 lik depremi zayıflatamaz. Sadece biraz geciktirir. O kadar.

Sıcak Sürüklenim hipotezimin kesin başarısı

  Dünkü Kuşadası depremi ve İzmir depremciklerinin uzanım doğrultusu Ekteki haritada kırmızı ile çizdiğim Çeşme- Fethiye diliminin çalıştığını söyler gibi. Ama ben İzmir-Eskişehir hattı diye tutturmuş gidiyordum. Tam erken konuştuğumu, bekleyip görmem gerektiğini hatta yanıldığımı yazmak üzereydim ki Seferihisar açıkları 5.9 geldi. Bu deprem ise ekteki haritada Mavi ile gösterdiğim dilimi, yani İzmir-Eskişehir hattını işaret ediyor. Belki de, her iki çizgiselliğe de gerilim aktarması var demek (hem nalına hem mıhına dedikleri cinsinden geniş kapsamlı bir öngörü ama) en doğrusu olacak galiba.
 Hatırlıyorum şimdi.
Alttaki ek haritayı hazırlarken Mavi çizgiyi özellikle denize doğru uzatmamıştım. Bunun nedeni ise orada olması gereken altıdan büyük bir depremin harita kapsama alanının dışında kalması idi. Görmediğim depreme çizgiyi uzatmak istememiştim. Şimdi inanıyorum ki orada, diğer paralel çizgi ile kesişen yerde bir altılık deprem var ya da en azından olmalı. Ege bölgesinin genel dışmerkez haritasını hatırlarsınız herhalde. O söylediğim yerler binlerce dış merkezle silme boyanmış durumdadır. USGS`nin bu son deprem için vereceği “Historical activity” haritasına bakarsanız o bölgenin çok yakın güneyinde mavi ile boyanmış 300 km derinliğe kadar olabilen deprem dış merkezlerini görürsünüz.

17.10.2005 saat 14.19 da, verdiğim yanıtın ilk iki paragrafını tekrar hatırlatıyorum.

-----------------------------

Son Depremler Grabenlerle yarılmış olan Ege Bölgemizde Seferihisarda oluştu.
Tamam da bu depremler hiç de Ege bölgesine özgü eğim atımlı normal fay depremleri değil. Bunlar anladığım kadarı ile doğrultu atımlı - say yönlü faylar. Yani KAFZ`yi öykünüyorlar.

Derinlikleri de tam KAFZ`nin sevdiği derinliklerde. O zaman bu depremler biz derin sıcak sürüklenim depremleri adını verebiliriz. Bu şablonu iki yıl kadar önce yayınlamıştım hatırlarsanız. Şimdi tekrar ekte sunuyorum.
-----------------

O gün, Deprem olur olmaz, daha odak mekanizması çözümü yapılmamışken (ve sonradan da USGS tarafından verilmedi ya), ne yazmışım:

Bu deprem odak mekanizması, (Eğim atımlı Normal faylar ülkesi olan Ege Bölgesinde) Sağ Yönlü- Doğrultu Atımlıdır.

Odak mekanizması verilmeden, böyle bilinenlere ters bir iddiada bulunmak, orada neler olduğunu bilmekten geçer.

Şimdi baktım. USGS Seferihisar açıkları 5.9 depremi için odak mekanizması vermiş. Hemen hemen hiç düşey bileşeni olmayan bir soğ yönlü doğrultu atımlı çözüm. `Bunlar düşey faylardır. O yüzden 6`yı geçmezler` diyen ve ben hariç tüm yerbilimcilerimizden oluşan bilim ordumuza ithaf olunur.

İşte bu odak çözümü İzmir - Eskişehir hattının karakteridir. Bu hat üzerinde şiddetli bir deprem hemen olmayabilir. Ancak önünde - sonunda olacaktır.

Neden iki adet 5.9’luk depremin duyulma-hissedilme alanı birbirine eşit değil?

Bu konu gerçekten de depremlerle ilgili bir paradoksmuş gibi görünür. Ama işin içinde jeolojik yapı farklılıkları olunca açıklaması kolaylaşarak paradoks olmaktan çıkıp, anomali halini alır.
Birinci örnek olarak, bu konu her açıldığında 4.8 Adalar depreminin İstanbul’da sert zeminli semtlerde oluşturduğu inanılmaz hafif hasar dağılımı gelir. İkinci örnek ise Sultandağ depreminin Bursa’dan duyulduğu halde aksi taraftaki yarısından daha yakında olan Akdeniz sahil şeridinden hiç duyulmaması idi.
Birinci örnekte odaktaki zemin (petrografik) yapısı, ikinci örnekte ise odaktaki depremin türü önem kazanmaktadır.
Bu Seferihisar ikinci 5.9 depremi de tıpkı Adalar 4.8 depremi gibi odağın petrografik (taş-kayaç türü) ile ilişkilidir.
Ege bölgesinde graben ovaları ve bu ovaların arasında çok sert kristalli (metamorfik) dağ sıraları yer alır. Graben ovalarının altındaki kabuk bazen 5 km ye kadar incelmiş ve kor kayalar bu kabuğun altına kadar sokulmuşken, metamorfik dağ sıralarının altındaki dağ kökleri 25 km - 30 km derinliğe kadar devam ederler.
Sert ve kalın kabukta oluşan ani atımlı bir yer değiştirme miktarının 2.5 metre olduğunu buna karşılık yumuşak ve ince kabuğun altında oluşan daha yavaş atımın da tam 2.5 metre olduğunu varsayın. Her iki depremde de yırtılan fay boyu birbirine eşit olsun. Her iki depremde de yer değiştiren malzemenin ağırlığı da neredeyse birbirine eşit olduğu gibi yer değiştirme miktarı da birbirine eşit olduğundan, her iki depremde de harcana (veya açığa çıkan enerji birbirine eşittir. Yani ikisi de Mw= 5.9 Richter.
Şimdi sert kabukta sustalı bıçak gibi atan deprem mi daha etkin olur yoksa yumuşak kabukta nazlı nazlı yürümeye başlayan depremi?
İşte bu ikinci deprem jeolojik kabuk yapısı bakımından sert ve kristalize bir odakta oluşmuştur. O yüzden büyüklüğü, selefi ile aynı olduğu halde, şiddeti daha büyük olmuştur.
Daha önce de bu konuda iki kez açıklamaların olmuştu. O açıklamalarımda harmonik salınımdan, artırıcı veya söndürücü tınlaşım (rezonans) olayından, karın düğüm noktalarından, ve jeolojik değişikliğe uğrayan deprem dalgası seyahatı sırasındaki sönüm farklılıklarından örnekler vermiştim. Şimdi bu yazının sonuna bir de o değişkenleri yamalarsak ortalık aşure tatlısına döner. Yani en azından on çeşit şiddet iletim şartı sıralanabilir.
Bir de doğrultu atımlı faylara özgü kompresyonel kadran, dilatasyonel kadran, makaslama kadranı çeşitlemeleri var. Gördüğünüz gibi olay tek çözümlü değil. Çok çözümlü.