DIŞMERKEZ
DAĞILIMINA DAYALI TÜRKİYE SİSMOTEKTONİĞİ
Türkiye’’de
1900’dan sonra oluşmuş, magnitüdü 6 ile 6.9 arasında yayılan
depremlerin dışmerkez dağılım haritası, KAFZ (Kuzey Anadolu Fay Zonu)
ve DAFZ (Doğu Anadolu Fay Zonu) ile çok iyi bir uyum içerisindedir.
Fakat Ege Bölgesinde aynı dağılım haritası, sığ tektonik olgularla
kolay anlaşılabilir bir ilişki içerisinde değildir. Aksine, sismik
çizgisellikler Afrika Levha hareketi doğrultusuna dolaylı olarak
paraleldirler. Bu doğrultuda oluşan üst merkez çizgisellikleri
yeryüzünden tektonik olarak izlenemeyen, ancak kabuk tabanında
etkinliğini sürdüren sıcak sürüklenimlerin, üst kabukta oluşturduğu
dilinimlerin varlığını göstermektedir.
Diğer
taraftan eğer 01.Ocak.2003 ile 01.Temmuz.2003 tarihleri arasında
oluşmuş, magnitüdleri 3.0 ile 3.9 arasında yayılan depremler
seçildiğinde, dışmerkez dağılımının, bu kez kabuksal ısı akısı
etkinliği ile ilişkili olarak bir takım iyi tanımlanmış eliptik
kapanımlar oluşturdukları görülecektir. Bu eliptik kapanımların kısa
eksenleri, olasılıkla kendilerini etkileyen sıkıştırma gerilimlerinin
eksenleri ile paraleldirler. Böyle düşünülmesinin nedeni ise bu
eliptik kapanımların kısa eksenlerinin Batı Anadolu’da GB-KD, Doğu ve
Güneydoğu Anadolu’da ise KKB-GGD doğrultulu olmalarından
kaynaklanmaktadır. Böylece bu yönlenmelerin mikro levha
hareketlerinden bağımsız oldukları gösterilmedikçe bu yönlenmeye bağlı
olarak sıkıştırma gerilim vektörlerinin en azından yönlerinin tam
olarak ölçülebilmesi için yeni bir araç elde edilmiş olmaktadır.
Bu
çalışmada yeni bir yöntem uygulanmıştır. Bu yöntemin temel ilkesi,
“3.0<M<3.9 dışmerkez dağılımı ile ısı akısı depremleri, 6.0<M<6.9
dışmerkez dağılımı ile tektonik depremler kontrol edilir “ diye
özetlenebilir.
Sismotektonik
haritalar en
önemli “depremi önceden kestirme” işlevcilerinden biridir. Bu
haritalarda yer alabilecek veriler; aletsel dönem sismisite verileri,
tarihsel dönem sismisite verileri, tarih öncesi jeolojik dönem
sismisite verileri, diri ve diri olmayan faylar, grabenler, horstlar,
volkanlar, tektonik pencereler, dağoluş dizileri, kısasal eklem
yerleri, yükselmeler, alçalmalar, dalma-batma zonları, üzerlemeler,
hendekler, izostatik hareketler…olarak sıralanabilirler. Ancak bu
çalışmada ise bu kalabalık veri girdi biçimi yerine sadece aletsel
dönem sismisite veri girişi göz önüne alınmıştır.
Diğer
taraftan, Türkiye’de tarihsel dönemdeki deprem kayıtlarının M.Ö.
2000’li yıllara kadar dayanmakta ve dolayısı ile Türkiye, tarihsel
deprem kayıtları özellikle Ege Bölgesinde 4000 yılı bulan birkaç
ülkeden biri olmaktadır. Bu depremler bir çok katalogda
yayınlanmışlardır.(1,
2, 3, 4,)
. Bu konuda yapılan bütün çalışmalar( 5,6,7,8,9) deprem
zararlarını en aza indirmek için önemli katkılar koymuşlardır. NAFZ
üzerinde yapılan çalışmalar ise Türkiye’nin “Global New Tectonic”
bakış açısından yorumlanmasına temel teşkil etmişlerdir. (10,11,12,13,14,15,16,17)
Bu
çalışmada ana veri girişi olarak ele alınan dışmerkez dağılım
haritaları yorumlanırken, önyargılardan arınmak için Türkiye’nin her
türlü Jeolojik yeryüzü yapısı göz ardı edilmiştir. Böyle
davranılmasının nedeni ise, 6.0 < M < 6.9 depremlerinin oluşturdukları
çok belirgin çizgiselliklerin KAFZ ve DAFZ dışındaki, yeryüzünde
varlığı bilinen herhangi bir tektonik çizgisellikle genellikle
örtüşmemesidir. Çalışmanın sonucunda elde edilen yeni kavramlara ise
Jeolojik ve tektonik yorumlar getirilmekle birlikte, çoğu kez
kinematik ve dinamik bir bakış açısı ile yaklaşılmıştır.
Aletsel
dönemde Türkiye’’de magnitüdleri 6.0 ile 6.9 arasında oluşmuş
depremlerin dışmerkez dağılımları
Şekil-1.’de
gösterilmiştir. Böylece,
Şekil-1’de
normal fay, karstik çöküntü, derinden yükselmeye çalışan
uçucuların kaldırma basıncı, hızlı izostatik dengeleme depremlerinin
etkilerini büyük ölçüde kendiliğinden yok eden bir filtre uygulanmış
gibi olmaktadır. Bu gruptaki depremlerin büyük bir bölümü üst kabuk
altı, yani yaklaşık 17-20 km derinlikteki düşük hız katmanı, az bir
kısmı ise daha sığ, yani üst kabuk içi olarak tanımlanabilecek
derinliklere sahiptirler.
Şekil-1.
Türkiye’de Aletsel Dönemi Kapsayan Büyüklüğü 6.0<M<6.9 Aralığında,
Dışmerkez Dağılım Haritası (21.02.1946, M=5.5 Konya–Ilgın depremi özel
olarak sonuncu doğrultuyu tamamladığı için bu gruba alındı.Kaldı ki
aynı noktada bir de 7 büyüklüklü deprem var.) (Dışmerkez Dağılım
Haritaları: Bo.U.Kandilli-Sayısal Grafik Ltd.WEB Sitelerinden alındı)
Şekil-2’de
görüldüğü gibi eğer 6.0 < M < 6.9 magnitüdlü dışmerkezler, varlığı
hemen gözle hemen fark edilen doğrularla harita üzerinde
birleştirilirse, bazıları iyi bilinen jeolojik olgularla uygun,
bazıları da uygun olmayan birtakım hatlar elde edilir.
1’den
4’e kadar numaralanmış olan hatlar, yeryüzünden de takip edilebilen,
ünlü doğrultu atımlı, KAFZ ve DAFZ ile iyi bir uyum içerisindedirler.
Batı Anadolu’da ortaya çıkan baklava dilimi (deltoid) biçemi (Şablonu)
oluşturan 6, 7, 8, 9, 10, 11 numaralı dışmerkez çizgisellikleri ise,
yüzeyde sadece ikinci derece jeolojik çizgisellikler olarak
nitelendirilebilecek olan tali graben kolları ile iyi bir çakışma
yapmaktadır.
Şekil-2.Türkiye’de
Aletsel Dönemdeki 6.0 > M > 6.9 Dışmerkez Dağılım Haritası
Çizgisellikleri ve Diri Fay Haritası çakıştşrması.
1,2,3,4:KARLIOVA KESİŞİM FAYLARI
5: 4’Ü
6’YA TRANSFORME EDEN FAY
6,7,8,9,10,11: SICAK SÜRÜKLENİM ÇİZGİSELLİKLERİ
12,14:
AYNI YÖNE BAKAN TRANSFORM FAYLARI
15: 4
ÜN UZANTISI
16:
KARLIOVA KESİŞİMİ
Bu
çalışmada KAFZ ve DAFZ’nun Karlıova’daki birleşme noktası “Karlıova
Kesişmesi”, bu kesişmenin bilateral dar açı taraflarında ayırdığı kara
parçaları “Karlıova doğu Kadranı ve Karlıova batı kadranı” olarak
anılacaklardır. Şekil-2 ‘deki haritaya, çalışmanın ilerleyen
bölümlerinde bir çok kez değinilecektir. Bu haritada özellikle
Karlıova’nın doğusunda kalan KAFZ ve DAFZ’nin uzantılarının net bir
biçimde alması, Diri Fay Haritamızda bu yöredeki belirsizliklere
açıklık getirme amacını gütmemekte olup, sadece o yöredeki
dışmerkezleri, araziden gerçekleme “ground verification” yapmadan
sanal bir çizgi ile birleştirmesinden oluşmuştur.
Şekil-3’te,
Türkiye’nin Aeromagnetik Rejyonal Anomali Haritası ile bu çalışmada
(dışmerkezler tarafından) önerilen tektonizmanın mükemmel uyuşması ve
çakışması görülmektedir. Kabuksal boyutta oluşan magnetik şablonun üst
kabuk ve alt kabuk tektonizması tarafından biçimlendirildiğinin bir
göstergesi olan bu Aeromagnetik uyuşma, aynı zamanda bu derin tektonik
çizgiselliklerin güvenilirliğine de katkı koymaktadır.
Şekil-3.
Bu çalışmada teklif edilen tektonik olgularla Rejyonal Aeromagnetik
Anomali Haritasının açık ilişkisi. (Fayların ayrıntıları
yuvarlatıldı.)
1)Yaşlı
Andezitik Yığışımlar. 2)Yaşlı Sakarya Mikro Levhası. 3)Helenik
Dalma Batma zonunun etkisindeki alan (Dalan ultrabazik Akdeniz
kabuğunun baskın magnetik alanının, sıcak sürüklenim bölgesinin
magnetik izlerini sildiği alan). 4)Kıbrıs Dalma Batma zonunun
etkisindeki alan (Dalan ultrabazik Akdeniz kabuğunun baskın magnetik
alanının, sıcak sürüklenim bölgesinin magnetik izlerini sildiği alan -
3 ve 4’ teki back ground etkisine bir çeşit “Magnetically Quiet Zone”
denilebilir.). 5)Kompresyonel kesişim alanı. 6)Sıcak
Sürüklenim alanı. 7)Yaşlı-İnce-Sert Arap Levhası. (Harita: MTAE
- Eklemeler ve Yorumları :U.Kaynak.)
Bu
gruba ek olarak
Şekil-4’da
verilen, magnitüdleri 3.0 ile 3.9 arasında yayılan güncel
(01.Ocak.2003 – 01.Temmuz.2003) aralıktaki depremler de, yukarıdaki
altı çizili yan cümlecikte söz edilen deprem nedenlerini ön plana
çıkaran bir ters seçim işlemcisi olarak çalışmaktadır. Bu durumda batı
Anadolu’da yaklaşık KD-GB kısa eksenli ve doğu Anadolu’da yaklaşık KKB-GGD
kısa eksenli eliptik dışmerkez dağılımlı etkin ısı akısı tarafından
tetiklendiği düşünülen eliptik dışmerkez kapanımları elde edilir.
Görüldüğü
gibi bu elipslerin kısa eksenleri bölgesel baskın sıkıştırma
doğrultusuna paraleldirler. Bütün dışmerkez kapanımları, merkezi
kısımlarında (ağırlık merkezlerinin yakınlarında) birer ünlü Jeotermal
Tesise sahiptirler. Ancak yine de zaman içerisinde kapanımların, bata
çıka çalıştıkları ve dikkati çekecek miktarlarda dönebildikleri ve
yürüyebildikleri görülmektedir. Küçük mavi kapanımlar ise yerel
depremlere ait artçılar olup dikkate alınmamalıdırlar.
Şekil-4.
01.01.2003 – 01.10.2003 aralığında Türkiye’de oluşmuş 3.0 > M > 3.9
dışmerkez dağılım grubu. Doğu Anadolu’daki Isı Akısı Eliptik
Kapanımlarının Kısa Eksenleri Arap Otoktonunun Sıkıştırma ve Tork
doğrultusuna, Diğer taraftan, Batı Anadolu’daki Isı Akısı Eliptik
Kapanımlarının Kısa Eksenleri ise Batı Kadranı Sıcak Sürüklenim
Vektörüne Paralel Oluşmuştur. Köşeli küçük kapanımlar yerel zayıf
depremlerin artçılarına aittir. Bu çalışmada yer alan kompresyon
vektörleri doğrudan eliptik kapanımlara bağlı olarak çizildiğinden,
daha önceki çoğu çalışmada çizilen ve genellikle Güneybatı – Kuzeydoğu
yönlü olan vektörlerle tam olarak bağdaşmamaktadır. Ayrıca Şekile
alınan Anamur – Artvin, Andezit-Bazalt ayırım çizgisinin, eliptik
kapanımlara da ayırım çizgisi görevi yapması, olasılıkla iki bölge
arasındaki kimyasal diferansiyasyon süreç farkını belirtmektedir.
(Haritalar: Kandilli ve Sayısal Grafik Ltd. – İlaveler ,
değerlendirmeler ve yorumlar U. Kaynak.)
Şekil-5’de
görüldüğü gibi, Gökova depremleri çalışmaya başlayınca
www.sismikaktivite.org adresinde çalışmalarını sürdüren ikibini
aşkın üyelik doğa olayları gözleme ve depremi önceden tahmin etme
grubundan gelen bir soruda “Hocam bu Gökova depremleri ile 30 km
uzaklıktaki Rodos depremlerinin bir ilişkisi var mı? Ya da bunlan
ileride birleşip daha büyük bir depreme neden olabilirler mi?” diye
sorulunca, “Hayır. Bu depremlerin Rodos depremleri ile ilişkisi yok
ama, Amasya fayı ile ilişkisi var” diye yanıtlamıştım. Aradan 10-15
gün geçince verdiğim yanıtı doğrularcasına Amasya’dan yola çıkan
depremler, bir ileri bir geri yaparak Amasya Fayını Gökova Fayına
bağladılar.
Amasyadan
yola çıkan depremciklerin oluş tarihleri Doğudan batıya doğru,
12-08-2004
06-08-2004
15-08-2004
21-08-2004
01-08-2004
12-08-2004
06-08-2004
27-08-2004
30-08-2004
olarak
sıralanırlar. İkili kayan ortalama ile yuvarlatarak elde edilen bu
çizgisellik, Şekil-114’teki sıfır tork çizgisinin güneyinde kalan
birinci çizgisellikle özdeş olup, bu çizgisellik de derin sıcak
sürüklenim ile özdeştir. Bu durumda Gökova deprem kalabalığının
yeryüzünde neden bir belirgin fayla temsil edilmediğini
açıklayabilmekteyiz. Bu açıklama ise “Gökova depremleri derin sıcak
sürüklenim depremleridir” şeklinde yapılabilir.
Şekil-5.
Türkiye’de 2004 yıllı ağustos ayı içerisinde oluşmuş depremlerin
dağılımı. (Harita:Sayısalgrafik.com.tr)
Dışmerkez
dağılımına dayalı Türkiye’nin Sismotektoniğini kurgulamak için, farklı
magnitüdlerdeki dağılımları seçerken, 31.Aralık.2003 tarihine kadar
makale yazarınca hiç önemsemeyen ve “Nasıl olsa Ayın Med-Cezir
Yuvarlanması ile ilgili olarak sıvama bir şablon
oluşturacaktır” diye düşünülen 2’lik deprem dağılımına bakmak
düşünülmemişti. Bunda biraz da Sayısal Grafik etkileşimli deprem
dışmerkez portalındaki magnitüd seçeneklerinde, sol sütunda 2’liklerin
önceleri yok olması etkili oldu. Yılın sonuna gelindiğinde bu
noksanlık Sayısal Grafık tarafından giderilince bir de bütün magnitüd
aralıklarında 1.Ocak.2003 – 31.Aralık.2003 için bir yıllık dışmerkez
dağılımlarına bakmak gereği duyuldu. Magnitüdleri 2.0 ile 2.9
aralığında olanları da seçebildiğinde ise, en azından “makale yazarı
için” sürpriz olan bir durumla karşılaşıldı.
Bir-iki
futbol sahası kadar alanı olan üst kabuk içerisindeki milyonlarca
bloklanma düzlemi, her yirmi yedi günde bir 53 cm kabararak yuvarlanan
Yerkabuğunun minik deformasyonlarını söndürmeye çok yatkın
görünmekteydi. Bir–iki stadyum alanındaki bir fay düzleminde,
derinlikler kilometrelere ulaşırsa tektonik hareketler sonucunda bu
kadar minik atımlara, o kadar yüksek hidrostatik (saran) basınçlarda
nasıl izin verilir diyen bir ön yargı ile bu seçenek yok sayılıyordu.
Bu gerekçeyle 2’liklerin Med – Cezir yuvarlanması ile ilişkili olması
gerektiği düşünmüştü.
Teorik
kurguların önemi tartışılamaz. Ancak Teorik kurguların
güvenilirliğinin ise sadece deneylerle test edilebileceği gerçeği,
böylece bir kez daha sınanmış oluyor.
Şekil-6’da
2’liklerin dışmerkez dağılımları verilmiştir. Bu haritada aşağıda
sıralanan özellikler saptanmıştır:
1)
2’liklerin, (yazarın önceki kişisel görüşünün aksine) tamamen tektonik
aktivitelerle ilişkili olarak çalıştıkları görülmektedir. Çünkü,
2)
2’likler, neredeyse tümden Karlıova Batı kadranı üzerinde
yoğunlaşmışlardır. En güçlü sıcak plastik sürüklenim de bu kadranın
üst kabuk tabanında oluşmaktadır. Bu sıcak plastik sürüklenim ise,
sığda, üst kabuk içerisindeki elastik kayaçlarda (artık görülüyor ki)
minik depremciklerle etkinliğini göstermektedir.
Şekil-6.
2003 yılı içerisinde oluşan Magnitüdleri 2 ile 2.9 arasında yayılan
depremlerin dışmerkez dağılımları ve bazı öngörülerimin değişmesini
yansıtan yorumu. Kırmızı çizgilerin tam olarak KAFZ ve DAFZ ‘yi takip
etmesi gerekmez. Zira bu çizgiler sıcak sürüklenin sınırları
tarafından kontrol edilmektedir.
3)
Karlıova Doğu Kadranı üzerindeki 2’lik dışmerkez seyrekliği, Doğu
kadranın, (bu konudaki başka paragraflarda da belirtildiği gibi) Ege
serbestlemesine karşın, Doğu-Batı doğrultuda oldukça duragan davranan
Asya Levhasına dayanması ile ilişkili olabilir.
4)
2003 yılı içerisinde Erzurum ve Kars’ı kapsayan KDAFZ (Kuzey Doğu
Anadolu Fay Zonu’nda) ve KAFZ’nun Karlıova kesişiminin daha doğusunu
kapsayan Hakkari civarlarında, koca bir yıl boyunca hiç bir 2’lik
deprem oluşmamıştır.
5)
O zaman Kuzeyde ve Güneydeki dar şeritler içerisinde kalan doğrultu
atımlı fay koridorları da, sadece Batı Kadranı tarafında ortaya
çıktıklarına göre, bu koridorların aynı zamanda plastik ötelelemenin
etki alanı içerisinde oldukları da söylenilebilir. Tabiidir ki bu
görüntüde, doğudaki sismometre şebekesinin daha seyrek olmasının da
etkisi olabilir.
6)
Bu yorumlamanın güvenilirliğine, bir yıl boyunca Edirne ve Samsun
civarında oluşan ve Şekil-118’de ok ile gösterilen sadece iki adet
depremin, var olan yüzlerce depreme karşılık, kural dışı yer alması,
gölge düşüremez. Diğer bir değişle “boyalı alanların dışında kalan ve
neredeyse Türkiye’nin yarısını kaplayan bölgelerde, bir yıl boyunca
sadece iki adet 2’lik deprem olması, en azından makale yazarı için
inanılmaz bir sürpriz olmuştur.”
O
zaman Med–Cezir yuvarlanmasındaki 53 cm lik kabarmalarla oluşan
deformasyonların, “düşey–yatay–verev“ çatlak sistemlerindeki bloklarda
oluşan, yazarın bu çalışmayı yapmadan önce önyargılı olarak öngördüğü
gibi ani hareketli M<2 (minik) faylarla değil,
yavaş, depremsiz, fakat sürekli devinimlerle
karşılandığı sonucuna varılmıştır. Bu durumda “Yeryüzünde aletlerle
M>3.5 olan depremler için algılanabilen günde ortalama 600 deprem”
söylemi de, bu depremciklere, Med–Cezir yuvarlanması dışına
çıkarılarak, 2’liklerin de katılması dolayısı ile Yerkürenin tektonik
bakımdan ne kadar aktif (ya da genç) bir gezegen olduğunun, bu kez
günde binlerce deprem’e ulaşılacağı için, en önemli göstergesi
olmaktadır.
Şekil-7’de
Batı Anadolu’nun Ege sahillerinde koyu renklerle çizilenler, Saros,
Edremit, Çandarlı ve Gökova isimli, “doğrultu atımlı, önce Doğu – Batı
sonra Doğu, Kuzeydoğu – Batı, Güneybatı doğrultulu, yukarıda sözü
edilen dilinim türü ardışık faylarla üretilmiş” dört adet
simetrik körfezlerdir.
Batı Anadolu’’nun
önemli yüzeysel tektonik olguları da
Şekil-7’de
geometrik çizgilerle stilize edilerek gösterilmiştir. Kalın Çizgiler,
yüzeyde görülen diri eğim atımlı fayları ve
Coğrafi - Jeomorfolojik verilere göre Graben Vadilerini temsil
etmektedir. Bu dört körfezin (Olasılıkla Oligosen-Miosen yaşlı) kuzey
kanatları, Atlantik Okyanusunun açılım etkisine paralel olup, ilk
aşamada oluşmuşlardır. İkinci aşamada ise olasılıkla Afrika levhası
batıya doğru sürüklenmekten vazgeçip kuzey batıya doğru yönelmiş
olduğundan, körfezlerin güney sahilleri oluşmuş olup, bu kenarlar ise
Karlıova batı kadranının plastik sıcak sürükleniminin Ege sahillerine
varıldığında kazandığı Batı-Güney Batı genel vektörüne paraleldirler.
Karlıova
Kesişmesi batı kadranı tarafından üretilen mini levha devinimi’nin,
batı Anadolu’da hem saat yönünün tersine bir torka, hem de yaklaşık
2.5 mm/yıl hızla Batı - Güney Batıya doğru kaymaya neden olması
sonucunda, beklenilmedik biçimde görülebilir ki, ne ana grabenler
6’lık dışmerkez çizgiselliklerine paralel, ne de Saros ve Gökova
dışındaki körfezlerin fayla oluşmuş sahilleri tam olarak bilinen
doğrultu atımlı etkin bir fayla çakışık değillerdir. Çandarlı körfezi
ise biçim olarak diğer üç körfezle tam olarak bakışımlı olmakla
birlikte, boyut olarak ufak kalmaktadır.
Şekil-7.
Sahilleri kalın çizgilerle belirtilen dört adet “Fay Körfezi ”
birbirlerine mükemmel biçimde benzemektedirler. Bunların kuzey
sahillerinin toplamı 234 km, Güney sahillerinin toplamı 215 km ve
ekaylanmanın toplam atımı 449 km’dir. Ölçümlerde alüvyon
birikimlerinin perdelemeleri de göz önüne alınmıştır. Batı Anadolu’’nun
bu harita’da gösterilmeyen Deltoid Dilimlenme biçemi, Grabenlerin KD-GB
ve KB-GD doğrultularında oluşmuş tali yarılımları ile üst üste
çakışırlar. (Şekil-2.)
Körfezlerin
gelişimini açıklamak için
Şekil-8.’de
geliştirilen model çalıştırıldığında, sonuç aşamasında elde edilen
sahil çizgileri, hem körfezlerin bu günkü coğrafyasına hem de Graben
sistemine ve tali kollarına uygun pozisyonda oluşurlar. Ancak tektonik
anlamda bakıldığında, Grabenlerle körfezlerin, bu modeldeki kadar net
tanımlanabilen ilişkiler taşımadıkları görülür. Bu durumda
yapılabilecek en akla yatkın açıklama, Saros’ta ve Gökova’da var
olduğu gibi diğer iki körfezin güney sahiline paralel birer aktif
doğrultu atımlı fay olmamasının nedeni, bir zamanlar işlevini yapmış
fakat belki de günümüzde kilitlenmiş olan bu fayların, birkaç yüz yıl
gibi kısa bir süre içerisinde üzerinin ayrışma, veya birkaç on yıl
gibi bir süre içerisinde taşıma ürünü malzemelerle kapatılacağı
gerçeğidir. Burada ilginç olan durum bu dört simetrik körfezin
Doğu,Kuzeydoğu-Batı,Güneybatı doğrultulu güney sahil uzunluklarının
toplamı, (kuzeyden güneye doğru sırasıyla 80km + 45km + 45km + 45km =
215km), Orta Anadolu’nun yürüyen volkan dizisinin (Karadağ – Karacadağ
– Melendiz - Erciyes = 220 km) boyuna oldukça yakın değerde,
körfezlerin (kuzeyden güneye doğru sırası ile ; 60km + 74km + 20km +
80km = 234km ilavesi ile) toplam 449 km’lik atımının ise, DAFZ’nun,
topografik haritadan ölçülen ve bu çalışmada kabul edilen toplam atımı
olan 450 km’ye neredeyse eşit değerde olmasıdır. Bu 450 km toplam atım
ise Hazro Tektonik Penceresi ile Alagöz Dağı arasındaki uzaklıktır.
Levha
tektoniği kuramına göre, ancak bu dalma miktarı ile, DAFZ’nun toplam
atım miktarı kontrol edilebilmektedir. Karşılıklı kompartmanlardaki
formasyon eşlemeleri ile yapılan ölçümler, ters faylanma, Nap,
kırışma, kıvrımlanma ve kabarmalar dolayısı ile her zaman doğru sonuç
vermeyebilir. Sonuçta bu atım, “Baku-Tiflis-Kutais Hendeğinin” bir
zamanlar tabanında yer aldığı bu günkü Karadeniz’in doğusundaki ön
denizin kapanmasına ve sonuçta hendeğin ardındaki Kafkas yayının
yükselmesine neden olmuştur. O zaman Doğu Anadolu yürüyen volkanlar
dizisine, dizinin tam B-GB uzantısı üzerinde yer alan ve en genç
dipten saldırma noktası olan Hazro tektonik penceresi de dahil
edilmelidir.
Bu
körfezlerin kuzey sahillerini oluşturan faylanmaların E-W doğrultulu
birinci aşamasında (60km + 74km + 20km + 80km = 234km) Karlıova Batı
kadranının Oligosen-Miyosen periyodunda, günümüzden daha hızlı
sürüklenmesi nedeniyle belki de herhangi bir volkan dizisi oluşamamış
veya oluşan minik volkanlar aşınıp yitmiştir.
İkinci
aşamadaki NE-SW doğrultulu körfezlerin güney sahillerini üreten
fayların toplam atımı, sabit bir sıcak noktanın üzerinde yürüyen
kabuğun ürettiği birçok irili ufaklı parazit volkanların başlıcalarını
da içeren Karadağ – Karacadağ – Melendiz - Erciyes = 220 km volkan
dizisini oluşturmuştur. Buna karşılık başka bir deyişle, Güney
Kadranın tamamının DAFZ’nun atımının kontrolü altında olması nedeniyle
burada oluşan Alagöz – Ağrı – Tendürek – Süphan - Nemrut volkanları ve
ilaveten aynı hat üzerindeki Hazro Tektonik Penceresi, toplam uzunluğu
450 km olup körfezlerin oluşumunun her iki aşamasının toplamı olan 449
km uzunluğuna çok yakın bir değerdir.
450
km’lik toplam atım çok fazla görülebilir. Ancak bu atım Atlantik
Okyanusunun son 120 milyon yılda yapmış olduğu 10.000 km’lik özellikle
güney açılımının yanında önemsiz gibi kalmaktadır. Bu durumda DAFZ’nun
ortalama yıllık atım hızı (günümüzde Pasifik’in batı sahillerindeki
transform faylarda olduğu gibi) bu günkünden dört kat fazla olabilir.
Şekil-8.
Karlıova batı kadranının Miosen ile Pliosen arasındaki sürüklenim
doğrultuları arasındaki 30° ‘lik açı, Neotethys Okyanusunun doğusunun
daha hızlı kapanışı, Atlantik Okyanusunun güneyinin daha hızlı açılışı
ve Gondwana’nın toplam tork miktarı ile de iyi bir uyum içerisindedir.
Yukarıdaki
değerlendirmelerin sonucunda, Türkiye dışmerkez dağılımını iki grup
altında toplayabiliriz.
1.
Doğrultu Atımlı Faylarla İlgili Dışmerkez Çizgisellikleri.
Afrika
levhasının hareketi ve Kızıldeniz “Deniz Tabanı Açılması” tarafından
oluşturulan Arabistan “sıkıştırması ve torku” ve onun ürettiği kuzey
yönlü kompresyon, sonuç olarak doğrultu atımlı büyük KAFZ ve DAFZ ile
ilgili tektonik çizgisellikleri oluşmuştur. Ancak Batı Anadolu’daki
dönmenin bu torkla bir ilgisi yoktur.
Şekil-4.’de
gösterilen sıkıştırma vektörü, yaklaşık kuzey yönlü olup, Güneydoğu
Toros’ların tam konkav kıvrımına maksimum bası uygular. Bu tip
sıkıştırmaların sonucunda, aralarında 60°-120°-60°-120° açılar olan
“doğrultu atımlı, çapraz kesişim fayları” oluşur. Çapraz kesişim
noktası, doğu Anadolu’nun ortasında, Karlıova beldesinde yer almıştır.
Önceki paragraflarda kısaca değinildiği gibi, bu çalışmada, bu iki
fayın çaprazlamasına “Karlıova Kesişmesi” ve bu iki fayın yöre
topraklarını dört parçaya ayırmasına da “Karlıova Kadranları” adı
verilmiştir. Başlangıçta 60’ar derece olan dar açı taraflarındaki kara
parçaları, bu çift taraflı dar açıların makaslama yaparak daha da
küçülmesi ile bilateral dışa doğru sürüklenmektedirler.
Doğu
Anadolu elastoplastik yığışımlarının karmaşık davranış biçimini
sadeleştirmek için
Şekil-9’da
bir Sanal Model Tankı çizimi sunulmuştur. Bu Sanal Model Tankına göre
özellikle doğuda Türkiye’nin eni daralırken boyu uzamaktadır. Yukarıda
sözü edilen makaslama etkisinin nedenleri ve sonucu bu model tankta
görülebilmektedir.
Şekil-9.
Karlıova Kesişmesi Sanal Model Tankı
Avrasya’yı,
(yanlış olmakla birlikte) durağan kabul edersek, Karlıova
kesişimindeki bilateral dışa sürüklenim işlevi, doğuya doğru Asya
kıtasına bağlanmış olan Kimmeriyen topraklarının, Güney Doğu Asya’ya
kadar devam eden asıl büyük kütlesini itemeyeceğinden, bu kez batıya,
Kıbrıs – Helenik, üzerleme (obduction) serbestliğine doğru gelişecek
ve sürüklenim iki kat hıza kavuşacaktır. Benzer bir olgu, bir
kanadının hareketi durdurulan Okyanus Ortası Sırtlarında da geçerli
olup, önemli bir Levha Tektoniği kuralı olarak bilinir.
Çapraz
yapan doğrultu atımlı kesişim fay çiftleri Yerkürede
karakteristiktirler. Bu durumda, sıkıştırma vektörü ile, olaydan
etkilenen levha kenarı arasında, dik açıdan farklı bir açı varsa veya
bir tork bileşeni çalışmaya başlarsa, o zaman sıkıştırılan kabuk, ya
kompresyonun yanal bileşenini dengeleyen baskın doğrultu atımlı bir
(ya da birkaç) fay ile, veya kabuk elastoplastik karakterli ise
kesişim yapıp, ”çift taraflı dışa pörtleme” ile cevap verecektir.
Yerkürede iyi bilinen, fay kesişmesinden kaynaklanan makaslama
örnekleri,
1.
San Andreas – Garlock Kesişim Fayı, Kaliforniya.
2.
KAFZ – DAFZ Kesişim Fayı, Türkiye’.
3.
Zagros – Kirman Kesişim Fayı, İran.
4.
Hindukuş – Karakurum Kesişim Fayı, Pamir.
5.
ÇöngTu – Yunnan Kesişim Fayı, Çin.
6.
Ana Fay – Mino,Owari Kesişim Fayı, Japonya, olarak bilinirler.
2.
Afrika Levhası Devinimi İle İlgili Dışmerkez Çizgiselliği.
Afrika
levhası hareketinin ana vektörü Batı-Güney Batıdan, Doğu-Kuzey Doğuya
doğru yönelir. Aynı zamanda genel Kayma doğrultusu,
Şekil-10.
Akdeniz Tabanı Kayma Sistemi.
A)
Şekil-10’da (5) ile gösterilen Girit-Rodos Transform Fayına,
B)
(8) ile gösterilen Kıbrıs (ya da Klikya-Misis) Transform Fayına,
genelde ise Şekil-10’da (2-3-5-6-8) sistemi ile gösterilen “Aynı
Yöne Bakan Hendek, Transform Fayı” çiftine paraleldir. Bu faylar
Şekil-2’de (12) ve (14) ile numaralandırılmışlardır. (14)
fayının karasal uzantısı DAFZ olarak da bilinir.
Afrika
Levhası Devinimi, Anadolu’nun Güney ve doğusuna Batı-Güneybatı’dan
Doğu-Kuzey Doğu’ya doğru bir baskı uygularken, Karlıova kesişmesine
güneyden yapılan baskı, Karlıova Batı Kadranının Orta-Batı Anadolu
kısmını, dışmerkez çizgisellikleri ile tanımlanan ve alt kabuktaki
plastik sürüklenim doğrultusuna paralel olan yedi parçaya
dilimlemiştir. Bu dilim parçaları, yüzeyden Jeolojik gerçekleme
araştırmaları ile veya uzay imajları ile gözlemlenememektedir. Bu
durum bize bu dilimlenmiş parçaların yüzeyden görülemeyecek kadar
derinlerde olduğunu düşündürmektedir. Örneğin bu derin parçalanmalar
Anadolu Levhasında yaklaşık -15 ila -17 km seviyesinde yer alan Conrad
Süreksizliğinde ve onun üzerinde etkin olarak işlev yapıyor olabilir.
Türkiye’de
iki adet levha hareketi etkinliği var olup, bağlı olarak farklı
yönlerde iki farklı sıkıştırma vektörü ve iki farklı hız söz
konusudur. Bunlardan biri Arap otoktonunun sıkıştırma vektörü ve saat
yönünün aksine torku olup, doğu Anadolu’yu ortalama kuzey yönlü
etkiler. Sol yönlü tork ise İran dağlarını (Zagros ve arkasındakileri)
oluşturacak biçimde çalışır. Anadolu’nun ortasında ölçülen sol yönlü
torkun bu Arap torku ile bir ilişkisinin olmadığı, Anadolu’daki torkun
nedeninin Karlıova kesişiminin neden olduğu sıcak sürüklenim olduğuna
dair sonuç bölümünde birkaç argüman daha tartışılacaktır. Diğeri ise
Afrika Levhasının devinim vektörü olup, Güney ve Doğu Türkiye’yi
etkiler.
Sonuç.
Her
ne kadar
Şekil-13’de
verilen sismotektonik harita oldukça karmaşık görünümlü ise de, bu
haritanın bileşenleri olan
Şekil-1, 2, 4
ve 7 ‘de verilen haritalar oldukça açıktır. Eğer sismotektonik
haritada anlaşılmayan kısımlar varsa, ayrıntılar için ilgili yardımcı
haritalara bakılabilir.
Şekil-13
ise, bu çalışmanın sonucunda ulaşılmak istenilen araçtır.
Bu
harita üzerindeki bütün veriler, özellikle magnitüd aralıkları
seçilmiş deprem dışmerkez dağılım haritalarından alınmıştır. Örneğin
magnitüdleri 6 Richter’den büyük depremler seçilerek, sadece deprem
nedeni olarak elastik deformasyon enerjisi salımı (boşalımı)
aktivitesi abartılmış olmaktadır. Diğer taraftan, magnitüdleri 3.9
Richter’den küçük depremler seçilerek elastik deformasyon enerjisi
salımı dışında, karstik çöküntüler, deniz tabanı heyelanları, derin
buhar basıncı genleşmesi zorlamaları, izostatik dengelemeler, doğal ya
da yapay ani kabuk yüklemeleri, her türlü jeotermal etkinliklerin
kaldırma zorlamaları, gibi deprem nedenleri ve doğaldır ki küçük
elastik deformasyon enerjisi salımlı depremleri abartılmış olur.
Eğer
ilk aşamada Afrika Levhası devinimi ile Güneybatı Anadolu’nun
etkileşimini ve buna karşılık Orta ve Batı Anadolu’daki sıcak
sürüklenim dilimlenmelerini göz önüne alırsak, Türkiye’nin batı
kısımlarında aşağıdaki ölçütlere ulaşabiliriz:
1.Afrika
Levhası devinimi Türkiye’’yi Helenik dalma batma zonu ve Kıbrıs dalma
batma zonu ikizi ile etkiler.
Şekil-11.
Ege’deki Simetrik Körfezleri oluşturan Türkiye’nin Göreceli
Elatoplastik Hareketleri.
2.
Her
iki dalma batma zonu Anadolu’nun altına doğru yatayda en azından
yaklaşık 430 km ilerlemiş olmalıdır. 450 km’lik uzanım, Doğu
Anadolu’da yer alan, kıta ortası Yürüyen Volkan dizilerinin harita
boylarından ölçülmüştür. Bunlar, Alagöz - Ağrı - Tendürek - Süphan -
Nemrut volkanları ve aynı çizgi üzerindeki Hazro tektonik penceresi
dizileridir.
(Şekil-13)
Bununla da kalmayıp, Türkiye Aeromagnetik Haritası da bu dalma batma
olgusunun yatayda ilerlemesi izlerini yansıtan iki adet Sakin Magnetik
Bölge (Magnetically Quiet Area) ile dikkatleri çekmektedir.
Diğer
taraftan
Şekil-10’da
(4) ile gösterilen Helenik Üzerleme Alanının merkezinin (en koyu
renkli dışmerkezlerin) dalma batma hendeğine olan radyal uzaklıkları
ölçüldüğünde, bu dalmanın, toplamda Ege’nin altında kalan kısımlar da
eklendiğinde, yaklaşık olarak yatayda 430 km’ ile volkanlardan ölçülen
450 km’ye hipotenüste yaklaştığı görülür.
Bu
durumda Simetrik Körfezlerin Kuzey sahillerinin toplam 234 km’lik
uzunluğu, Karlıova Kesişmesi batı kadranının birinci aşama hareket
miktarına; Orta Anadolu yürüyen volkanlar dizisinin 220 km’lik boyu,
Karlıova kesişmesi batı kadranının ikinci aşamadaki toplam hareket
miktarına; Doğu Anadolu yürüyen volkanlar dizisinin toplam uzunluğu
ise DAFZ’nun toplam 450 km’lik atımına bağlıdır.
Bu toplam hareket miktarı iki ayrı fazda oluşan Ege Körfezlerinin
güney ve kuzey sahillerinin yaklaşık 449 km’lik toplamına da
olabildiğince yakın değerdedir.
Yukarıdaki
saptamalar doğrultusunda, her ne kadar güncel işlevselliği KAFZ’ye
görece düşük görünse de, artık DAFZ’una “Anadolu’nun Ana Kırık Hattı”
adı verilebilir.
3.
DAFZ ile çakışan “ana kırık hattı” Türkiye topraklarına Akdeniz’in
kuzeydoğu ucundaki Adana sahillerinden girip, Karlıova’dan sonra,
KAFZ’nin ve kalın volkanik örtünün etkisi ile sağa-sola ötelenmiş
olarak Ermenistan sınırındaki Kars’tan çıkar. (Şekil-12.)Fakat
ilginçtir ki bu kırık hattı aynı zamanda Anadolu’nun andezitik-bazaltik
kimyasal diferansiyasyon rejim değiştirme çizgisine de paralel olup,
çok yakınından geçmektedir.
Şekil-12.
Üzeri genç örtü katmanları ile kapatılmış fay
4.
Bilindiği gibi kısa mesafelerde elastik davranışlı olan sert yerkabuğu
malzemesi, orta mesafelerde elastoplastik, uzun mesafelerde plastik
davranış göstermektedir. Kristalin otoktonlarda bile bu olay azalan
şiddetlerde etkinliğini sürdürür. Bir doğrultu atımlı fay 1500 km’den
fazla uzunlukta olsa da, üzerinde oluşan en büyük deprem, en çok 400
km’lik bir segmentte çalışabilmektedir. Bu segment boyu ise büyük bir
olasılıkla, baskı karşısında kompartmanların, faya paralel olarak, kaç
km uzaklıktan sonra elastoplastik ve kaç km uzaklıktan sonra plastik
davranış göstereceğine bağlıdır.
Orta
ve Batı Türkiye’de, Karlıova Kesişimi Batı Kadranının batı yönlü sıcak
yavaş sürüklenimi etkindir. Anadolu’nun Kuzeyinde giderek etkisini
yitiren Arap Levhası Deviniminin Kuzey yönlü sıkıştırmasının nedeni
ile, Karlıova Kesişmesinin baskın batı yönlü sıcak sürüklenmesi,
sadece dışmerkez çizgiselliklerinden fark edilen sekiz adet hatla,
Batı Anadolu’yu plastik olarak neredeyse kırk dokuza
dilimlemiştir. Batı-Güneybatı yönlü sıcak sürüklenim vektörü ve
doğal olarak ona dik yönde oluşacak yanal bileşeni dengeleyen kaydırma
vektörü, Batı Anadolu’nun Üst Kabuk boyutunda Baklava dilimi (Deltoidal)
dilimlenmesinin temel nedenidir. Dilimlerin yaysı eğriliği ise
KAFZ’nin kuzeyindeki kompartmanın duragan olmasına karşılık DAFZ’nin
güneyindeki kompartmanın hareketli olmasından kaynaklanan görece tork
momenti tarafından kontrol edilmektedir. (Şekil-14.)
5.
Batı Anadolu’nun altına dalan Akdeniz tabanı levhası, birçok diyapir
yükselimlere, daha altta manto sorgucu kaldırmalarına ve belki de en
altta doğu–batı eksenli bir konveksiyon yükselimine sahiptir. Bütün bu
etkinlikler ve derinlerdeki bu ardışık dilimlenme sistemi, bu kez Batı
Anadolu’yu, iki farklı aşamada, yüzeyde baskın olarak doğu–batı
doğrultuda, tali olarak Kuzeybatı-Güneydoğu doğrultuda çek-ayır
zonlarına yani grabenlere ulaştırmıştır.
6.
Her ne kadar dışmerkez çizgisellikleri, olayın sıcak plastik
sürüklenim karakteri dolayısı ile yüzeyde bir iz bırakmamış olsalar
da, grabenlerin yaklaşık KB-GD doğrultulu ve KD-GB doğrultulu ikincil
yarılımları, batı Anadolu’nun deltoid biçemi (Şablonu) ile iyi bir
uyum içerisindedir.
7.
Şekil-2’deki
(9) ve (10) ile gösterilen çizgisellikler arasında kalan en geniş
koridor üzerinde hiç büyük deprem yoktur. Bu yüzden
Şekil
-2
’deki
Dışmerkez dağılım haritasında 6 adet dilinim çizgisi yer alırken
Şekil-11
’de
Ege körfezlerine göre çizilen bu dilinim çizgilerinin sayısı 7 olup,
fazlalık, (9) uncu ile (10) uncu çizgisellikler arasında sıfır tork
çizgisi olarak yer alır. Diğer bütün dilinim çizgileri dışmerkez
dağılım çizgilerine uyduğu halde tam ortada depremsiz bir dilinim
çizgisi olması da sıcak sürüklenim savını desteklemektedir. Bu
depremsiz dilinim çizgisi “son zamanların sıfır sürüklenim ekseni”
diye tanımlanabilir.
Şekil-11
’den da görüleceği gibi bu sıfır sürüklenim ekseninin üzerinde bir
vektör işareti yoktur.
Şekil-14’de
sıfır sürüklenim çizgisinin nasıl oluştuğu çok sayıdaki küçük
vektörlerle açıklanmıştır. Burada bir yuvarlanma söz konusudur. Bu
yuvarlanmanın nedeni ise KAFZ’nun kuzeyindeki Avrasya levhasının
durağan olmasına karşılık DAFZ’nun güneyindeki Afrika + Arabistan
levhalarının kuzey doğuya doğru hareketidir. İşte bu makaslamanın
dışındaki asimetrik hareket sistemi, makaslamaya ilaveten bir
yuvarlanma etkisi de katmakta ve dolayısı ile orta-batı Anadolu’da
rölatif bir tork momenti üretilmektedir. Eğer Orta-Batı Anadolu
rijit olarak batıya doğru kaysaydı o zaman depremlerin yalnızca KAFZ
ve DAFZ üzerinde olmaları gerekirdi.
Türkiye
’nin doğu kısımlarında,
1.
Bütün levha devinimlerinin birer uzak dönme kutuplarının var olması,
ya da sonuçta çarpan levha hareket vektörü ile çarpılan levha kenarı
arasındaki çarpışma açısının çoğunlukla dik açıdan sapması nedeniyle,
küresel anlamda, bütün sıkıştırma gerilimleri birer yatay bileşene
sahip olurlar.
2.
Arabistan otokton’unda bu yatay bileşen “Kızıl Deniz Açılması”
nedeniyle biraz daha abartılmış ve ilave bir tork bileşeni
üretilmiştir. Türkiye’yi kompresyonel bileşen etkilerken, bu tork
bileşeni Doğu Türkiye’den çok İranı etkilemiştir.
3.
Kesişim noktasından itibaren dışa doğru sıcak plastik sürüklenimler
Karlıova kadranının küçülen açılar tarafında yer alırlar.
4.
Şekil-2’de,
KAFZ’nun Kuzeybatı’ya yönelen ve (4)’le gösterilen kadran kuzey kenarı
doğrultusu, (5) parçası yardımı ile transforme edilip, batıda, (6)
numara ile gösterilen Afrika Levha Devinimi doğrultusuna
dönüştürülmekte olup, sonunda transform açısı 60°lik kadran dar
açısına erişir. Buna göre KAFZ’nun, yaklaşık Samsun-Havza’dan
itibaren doğusu ile batısı arasında oluşum farkı vardır. Bu fay,
Havzanın batısında bir transform fay, Havzanın yakın doğusunda bir
kıtasal eklem yeri ve Karlıova Kesişiminde bir Kesişim Fay (Transcurrent
Fault) olarak tanımlanabilir.
5.
Bütün Anadolu’da, “Dairesel” olması gerekirken, “Eliptik” olan yüksek
ısı akılı dışmerkez kapanımlarının kısa eksenleri, baskın sıkıştırma
vektörlerine paraleldirler. Bundan yararlanılarak kompresyon
vektörlerinin yönü “benzer çalışmalarda olduğu gibi tahmin edilerek
değil”, bu çalışmada ölçülerek elde edilmiştir. Bu davranış biçimi de,
derin sıkıştırma gerilimlerinin birer sıcak sürüklenime (hot creep’e)
neden olduğunu göstermektedir. Örneğin Doğu Anadolu Isı Akısı Eliptik
Kapanımlarının uzun eksenleri, Arap Levhasının uzak Dönme Kutbunu,
yani Kızıldeniz’in merkezi bölgelerini gösterir gibidir.
Şekil-13.
Aletsel dönem verilerinden türetilen Türkiye Genel Sismotektonik
Haritası. Bu harita henüz tam olarak geliştirilmedi.
Bu
harita,
Şekil-1, 2, 4
ve 7’de verilen ve ayrıntılar içeren haritaların üst üste
bindirilmesi sonucunda elde edilmiştir. Bu haritadaki tüm
çizgisellikler yeryüzünde görünen fay izlerinden genellikle bağımsız
olup, derin ya da sığ, güçlü ya da güçsüz, sadece depremlere
bağımlıdır.
Batı
Anadolu Isı Akısı “Eliptik Konik” Kapanımlarının uzun eksenleri,
birbirlerine paralel olan ve sayısız bileşenden oluşan Batı Kadranı
plastik yuvarlanma-sürüklenme Vektörlerine dik duruş almışlardır. Batı
ve doğu Anadolu’nun bu farklı davranış biçimi, batı ve doğu
Anadolu’daki andezit – bazalt, magma - lav kimyasal farklılaşması
sınır çizgisi tarafından da desteklenmektedir. Bu durumda doğu
Anadolu, Batı Anadolu’ya göre daha uzun süre boyunca çarpışma evresini
yaşamakta ve yay ardındaki volkanizma bazaltik evreye erişecek kadar
evrim geçirmiş olmaktadır.
Türkiye’nin
doğu kısımları Kuzeydoğuya, orta kısımları Batıya, Batı kısımları ise
Batı-Güneybatıya sürüklendiğinden ve rijit olarak değil de plastik
olarak sola döndüğünden, (Burada akıllara ister istemez Kuzey yarı
kürede üst mantoyu etkileyen Coriolis Etkisi gelmektedir.) (Şekil-11)
bu etkinliklerin sonuçları da doğal olarak karmaşık olmaktadır. Oluşan
sismotektonik modele göre, Orta-Batı Anadolu’daki Paleomagnetizma
çalışmaları sonucunda hesaplanan dönme açıları ile bulunan tork,
Arabistan torkunun etkisi ile değil, sıcak sürüklenme ve dilimlenme
etkinliğinden oluşmuştur.
Şekil–14’den
de görüleceği gibi olay gerçek bir tork olmayıp sürüklenim
vektörlerinin eşitsizliğinden ve antiparalelliğinden kaynaklanan sahte
bir torktur. Böylece Paleomagnetikle elde edilen ve bu çalışma ile
uyum içinde olan dönmelerin, şimdiye kadar inanılanın aksine,
Arabistan mini levhasının dönmesinden bağımsız olduğu söylenebilir.
Şekil-14.
Orta-Batı Anadolu Kabuğunun Plastik Yuvarlanma Modeli.
Şekil-15.
Sismotektonik Sonuç Haritası. Türkiye’nin Derin Kinematik Davranış
Biçemi ve Buna Bağlı Olarak Beklenen Olası Deprem Lokasyonları.
Burada önemle belirtmek gerekir ki olmuş deprem lokasyonları da ikinci
veya üçüncü depremlerin olmasına kısa dönemde izin vermektedir.
Dolayısı ile yukarıdaki lejand’a bakmaksızın bütün, yani yaklaşık 90
adet lokasyonda kısa süreli deprem riski vardır demek daha doğru olur.
Şekil-13’de
verilen sismotektonik bileşenler, diğer bir önemli sonuç olarak
Şekil-15’de
sadece çizgisel gösterimle sadeleştirilerek verilmiştir.
Şekil-15
’in en
önemli özelliği, KAFZ üzerinde küçük bir off-set yapan dışmerkezlerin
bile sonuçta ya bir ikincil faya, ya da bir dilimlenme çizgisine
bağlanmasıdır. Marmara’da ve Ege’de bu şablona uymayan sadece birer
adet üst merkez bulunmaktadır. Bu çok iyi derecede uyumluluk, bu
şablonun güvenilirliğini artırmaktadır. Aslında bu şablon bir
yorumlama, ya da bir kişisel seçim ürünü olmayıp, deprem
dışmerkezlerinin birleştirilmesi ile oluşturulduğu için,
güvenilirliğini tartışmak da gereksizdir.
Burada
vurgulanması gereken en önemli çıkarımlardan birisi de Türkiyemiz’de
deprem güvenli üç-dört ilimizin bulunmasıdır. Bunlar haritada da
görüldüğü gibi Hanya veya Konya olmayıp, Trabzon, Rize ve Mardin’dir.
Bu troyka’ya Gümüşhane ve Bayburt’un kuzey kısımları Ve Urfa’nın güney
kısımları da eklenebilir. Bu da bir şey!
Ne
güzel. Bu söylem de bana ünlü sismotektonik ustası Igor Gubin’in57
geliştirdiği Sismotektonik kurallardan birini hatırlattı. Kural:
Genç
Yükselimlerin Merkezi Kısımları Sakindir!!!
Mardin’in dışındaki bu üç illimiz de oldukça sarp topgrafyalı Fakat
Yükselimin kenarında değil de merkezinde yer almaktalar. Yani bu garip
durumun açıklaması da var.
Sismotektonik
haritaların 2005 yılı ilk günleri itibarı ile bilinen “en önemli
deprem öngörme işlevcisi” olması nedeniyle, bu çalışmanın bir
sonucu olarak, herhangi bir kimse, Türkiye’de olabilecek ve büyük
kayıplara neden olabilecek, özellikle transform fayların ve deltoid
dilimlenme şablonu’nun köşelerinin üzerinde yer alacak olan büyük
depremlerin yerlerini ve belki de istatistiksel bir çalışmanın desteği
ile öncelik sıralarını, (oluş zamanlarının dışında,)
kestirebilir. (Şekil-15)
Aşağıda
belirlenen bütün lokasyonlar yaklaşık olarak 15-20 km yarıçaplı bir
çemberin merkezini temsil ederler. M>6 deprem beklentisi bu çemberin
içerisinde rastgele bir yerde gerçekleşebilir. Buna göre deltoidin
köşeleri tam olarak,
a.
Gökçeada
–
Mürefte
–
Marmara Ereğlisi
(Orta Marmara Fayı)
b.
Midilli
-
Edremit –
Gönen –
İmralı
–
Gebze
Yalova arası –
Hendek Akyazı arası
c.
Çeşme
Karaburun – Dikili – Dursunbey Bigadiç arası – Harmancık – Eskişehir
-
Kıbrısçık
–
Çerkeş - Kurşunlu
d.
Ege
– Söke Kuşadası arası – Ödemiş – Selendi – Gediz –
(Eskişehir)
e.
Ege
- Datça – Ula, Yatağan arası – Denizli – Dazkırı Çardak Dinar civarı –
Bolvadin –
Çeltik Yunak arası
–
Çubuk – Şabanözü
-
Laçin
f.
Ege
– Datça Karaburun – Ortaca –
Gölhisar
–Ağlasun
–
Ilgın,Tuzluca arası –
Cihanbeyli
–Keskin
Karakeçili arası – Sungurlu
–
Taşova
Erbaa
arası
g.
Antalya Körfezi
–
Alanya – Hadım Karaman arası – Ereğli Karapınar arası – Derinkuyu
Nevşehir arası – Bünyan – Sivas –
Refahiye
yerleşim birimlerine denk gelmektedir. Yedinci dilinim düşük
magnitüdlü olması dolayısı ile çok fazla deprem üretmemektedir.
Örneğin İç Anadolu’daki “deprem güvenli” bölgede yer almalarına
karşın, deltoid köşelerinde yer alan Cihanbeyli’de iki adet M>5 ve
Ilgın’da üç adet M>5 deprem 1900’den sonra gerçekleşmiştir. Bu durumda
deprem şiddet haritasına bakmaksızın deltoid köşelerinin, gerçek
depremsellikleri somut olarak temsil ettiği, (deprem güvenli olduğu
ileri sürülen bölgede bile) üç kez oluşan şiddetli depremlerle bir kez
daha görülmektedir.
Saros’taki
büyük deprem beklentisinin, 2003 ’te oluşan M=5.5 ‘lik depremle bir
süre ertelendiğini kabul edersek, bunlardan, bilinen yakın geçmişte
deltoid sürüklenim-dilinim bölgesinde deprem olmayan yerler,
1.
Gökçeada
2.
Marmara Ereğlisi
Açıkları, (Beklenilen Orta Marmara Depreminin Üst Merkezi)
3.
Midilli
4.
İmralı
5.
Kıbrısçık
6.
Çeltik Yunak arası
7.
Çubuk (Ankara)
8.
Şabanözü
9.
Ağlasun
10.
Çihanbeyli
11.
Sungurlu
12.Kemer
Kumluca
13.Serik
14.Konya
15.Eskil
16.Kırşehir
17.Alanya
18.Hadım
Karaman arası
19.Ereğli
Karapınar arası
20.Derinkuyu
Nevşehir arası
21.Bünyan
22.Sivas
köşe
noktaları ön plana çıkmaktadır.
Ancak
burada önemle belirtmek gerekir ki yukarıdaki köşe noktalarından
Ankara ve Sungurlu,
Şekil-11’de
gösterilen Sıfır-Krip simetri eksenine çakışacak kadar yakın konumda
olduklarından dolayı bu risk grubunda az riskli yerler diye
tanımlanabilirler. Ne yazık ki Sıfır-Krip ekseninin Ege bölgesi
içerisinde sakinleştirici etkisi, diğer tektonik ve magmatik
etmenlerin güçlenmesi sonucunda yok edilmekte ve fiziksel anlamda da
gerçekten var olan bu düzlem, Ege’deki depremselliği kendi üzerinde
olsa bile azaltamamaktadır.
Sismik
Boşluk (gap) yapan Doğrultu atımlı fay segmentleri olarak,
1.
Gökçeada
2.
Marmara Ereğlisi
3.
Yeniçağa Gerede arası
4.
Kargı
5.
Taşova
Erbaa arası
6.
Reşadiye
7.
Refahiye
8.
Ahlat
9.
Erciş
10.
Van
11.Başkale
12.Rodos
13.
Silifke
14.Mersin
15.Aslantaş
Barajı
16.Kartalkaya
Barajı
17.Sürgü
18.Sivrice
19.Palu
20.Aşkale
- Tekman
21.Cumaçay
22.Iğdır
23.Arpaçay
24.İliç
25.Kangal
26.Gürün
27.Saimbeyli
28.Malatya
Diğer
taraftan Bitlis-Zagros Bindirme Hattında aletli dönemde sadece iki
adet büyük deprem var. Fakat bu bindirme hattı üzerinde çok sayıda 4-5
büyüklüklü depremler olmakta ve dikkatleri çekmemektedir. Belli ki bu
yüzden büyük magnitüdlü depremler “sürekli ertelendiği için” az sayıda
oluşmaktadır. Yine de dikkate alınması gereken diğer bindirme hattı
boşlukları ise,
1.
Şemdinli
2.
Çatak
3.
Sason
4.
Ergani
5.
Bucak
6.
Araban
7.
Nurhak,
olarak
sıralanabilirler.
Bunların
dışında hizayı düzeltmek için, Keles ve Altıntaş gibi noktalarda da
depremler olabilir.
Kırmızı
benekli köşe noktalarında zaten güçlü bir ya da iki deprem yer
almaktadır. Hatta,
Söke,
Dinar
ve
Adana
civarında üçer adet şiddetli deprem yaşanmıştır. Bu üçlemeler 1900
yılından sonra oluştuğuna göre
Şekil-15’de
birer depremle karakterize olan ve yukarıdaki 13’lük listeye alınmayan
deltoid köşelerinde de, ne yazık ki yakın deprem riski vardır.
Şekil-15’deki
harita, yanlışları ile doğruları ile, başka araştırıcılar tarafından
daha da geliştirilip önümüzdeki birkaç yüz yıl için, yani depremlerin
oluş frekansı bakımından kısa sayılabilecek bir süreyi kontrol altına
alacak hale getirilebilecektir. Örneğin, eğer bu çalışma birkaç yıl
önce yapılabilmiş olsaydı son zamanlarda olan
Sultandağ
depremi, önceden öngörülmüş olacak fakat artık şimdi üç kırmızı
benekli olan
Adana’da
ve
Dinar’da,
can kayıplarına neden olan depremlerden önceki iki kırmızı beneğe
bakarak, hemen birer üçüncü deprem öngörülmeyecekti. Kaldı ki bu
çalışma bilimsel bir periyodikte yayınlanmadan ya da kitaplaşmadan
oluşan
Aşkale,
Çubuk
ve
Hakkari
depremleri de beklenildiği kadar güçlü olmasalar da bu çalışmada
öngörülmüş ve depremle ilgili bir amatör sitede depremden çok önce
yayınlanmıştı
Bu
durumda üç kırmızı benekli diğer bir deltoid kesişme noktası olan
Söke-Kuşadası arası, son zamanlardaki dikkatleri çeken depremcik
aktivitesi ile, ilk kez bu haritaya dört kırmızı benekli nokta
kondurmaya aday olabilir.
Ne
yazık ki, bu öngörülen noktalarda teker teker depremler oluştukça bu
harita kimsenin umurunda olmayacak ve her seçenekte de Türkiye için
yine hiç bir şey fark etmemiş olacak gibi görünmektedir.
Şekil-16.
Türkiye’nin Doppler Effect yükselti Haritası
Şekil-16’daki uzay görüntüsü ise uydudan alınan Doppler Effect Image
tekniği ile oluşturulmuş bir topografik haritadır. Çözünüm çok
yüksektir. Bu haritadaki veriler ise Bu çalışmada yazılanlar ile bire
bir uyum içerisindedir. Buna göre,
-Girit
– Kıbrıs hendeği Doğu Akdenizde üç parçalıdır. Bunlar Batıdan doğuya
doğru sırası ile Fethiye Hendeği, Antalya Hendeği ve Kıbrıs Hendeği
diye adlandırılmalıdırlar.
-KAFZ’nin
kuzey kolu, Ege Denizi içerisinde 1 ile gösterilen noktaya kadar net
olarak devam etmektedir.
-KAFZ,
Doğu Anadoluda Tatvan çukurluğundan geçerek 2 ile gösterilen Şemdinli
– Çatak Fayını sürmektedir.
-DAFZ
‘nin 120° lik bir açı yaparak Lut fayına birleştirilmesi mekanik
kurallara göre olası değildir. Aslında Lut fayı dedikleri de tam
olarak bir fay olmayıp, Akabe Körfezi – Vadi-ül Araba – Lut Gülü –
EsSuveyde Gölü – Asi Vadisi – Amik Gölü çizgiselliğini süren bir
kilitli rift vadisidir. Bu Vadinin, yer yer kilidi kırılıp ornatılınca
fay gibi algılanılmaktadır. DAFZ doğrultusu ve naturası gereği
kolaylıkla Kıbrıs Hendeğine bağlanılır. Bu durumda DAFZ’nun Levha
Tektoniği tanımlaması “Aynı Yöne Bakan Hendek Transform Fayı” olur.
-KDAFZ,
3 ile gösterilen yerlerde Kafkaslara kadar devam edip, Kafkasların
apeks eksenini ötelemiştir. Bu öteleme Atlaslardaki haritalarda daha
net görülmektedir.
-Bölüm-34’ün temelini oluşturan ve Gizli Sıcak Sürüklenim
Çizgisellikleri olarak adlandırılan Deltoidal Dilimlenme Şablonu,
meğerse uzaydan Orta ve Batı Anadoluya bakınca, hiç te öyle gizli
çizgisellikler olmayıp, ayan beyan görülmektelermiş. Bu kez de
Atlaslardaki haritalarda gerçekten hiçbir iz gözlenemiyor. Onun için
bu çalışmada bu deltoid dilimlenme için, iki de bir, gizli sıfatı
kullanılmıştı. Bu uzay imajını görmeden önce bu gizli çizgisellikleri
gördüğüm için özür dilerim.
Gerçi
Şekil-2’deki haritayı destekleyen en önemli argüman burada da
tekrarlandığı gibi,
şeklinde idi. Fakat bu çalışmadaki dış merkez dağılımları 2004 yılına
aittir. Yukarıda ise 2005 yılının ilk 38 günlük dışmerkez dağılım
haritası değerlendirilmiştir. Bir de doğu Anadoludaki Kuzey – Güney
yaysı yönlü dilimlenmelerin belirginleşmesi muhteşem. Çok mu mutlu
olmalıyım bilemiyorum? Sadece 6 ‘dan büyük magnitüdlüler değil, 2,3,4
magnitüdlüler bile bu kadar kısa bir süre içerisinde teorideki
şablonun aynısını çizdi. Bu olgu, teorinin güvenilirliğini destekler.
O zaman da Şekil-15’deki Deprem beklenti lokasyonlarım da
güvenilirliği artacaktır. Sonuçta “Bu harita, Türkiyemiz için karamsar
bir harita olmasına karşılık, hiç değilse bunun bilincine varmamıza da
yardım ettiği için yararlı bir haritadır” diye değerlendirilmelidir.
Yararlanılan Kaynaklar.
1.
PINAR, N. and LAHN, E., 1952, Türkiye Depremleri İzahlı Katalogu,
İmar ve İskân Bakanlığı, İmar Reisliği yayın no.36, seri.6.
2.
ERGİN, K., GÜÇLÜ, U. ve UZ, Z., 1967, Türkiye ve Civarının Deprem
Katalogu, İTÜ.,Maden Fakültesi Yayını.
3.
ERGİN, K., GÜÇLÜ, U. ve AKSOY, G., 1971, Türkiye ve Dolaylarının
Deprem Katalogu, İTÜ., Maden Fakültesi, Arz Fiziği Enstitüsü
Yayını.
4.
SOYSAL, H., SİPAHİOĞLU, S., KOLÇAK, D. ve ALTINOK, Y., 1981,
Türkiye ve Civarının Deprem Katalogu, TÜBİTAK proje no. TBAG 341.
5.
AMBRASEYS, N.N., 1970, Some Characteristic Features of the North
Anatolian Fault Zone, Tectonophysics, 9, 143-165.
6.
DEMİRTAŞ, R. and YILMAZ, R., 1996, Seimotectonic Map of Türkiye
Showing MS3 4.0 for 1990-1993 (ERD), International Symposium,
Earthquake Research in Türkiye, State of Art, 30-October – 5 September,
Ankara.
7.
IKEDA,Y., 1988, Geomorphological Observation of the North Anatolian
Fault, West of Mudurnu, Multidisciplinary Research on Fault
Activity in the Western Part of the NAFZ, Eds: Y.Honkura and A.M.Işıkara.
8.
DEWEY, J. W., 1976, Seismicity of Northern Anatolia, Bull.
Seism. Soc. Am. 66, 843-868.
9.
IKEDA, Y., SUZIKI, Y., HERECE, E., ŞAROĞLU, F. and IŞIKARA, A., 1991,
Geological Evidence for the Last Two Faulting Events on the NAFZ in
the Mudurnu Valley, Western Turkey, Tectonophysics, 193, 335-345.
10.
KETİN, İ, 1948, Uber die tectonisch-mechanischen folgerungen aus
den grossen Anatolischen Erdbeben des letzten Dezenniums, Geologie
Rundsh, 36, 77-83.
193,
335-345.
11.
TOKAY, M., 1973, Kuzey Anadolu Fay zonunun Gerede ile Ilgaz
arasındaki kısmında jeolojik gözlemler, Kuzey Anadolu fayı ve
deprem kuşağı simpozyumu, Ankara,12-29.
12.
SEYMEN, İ., 1975, Kelkit vadisi kesiminde Kuzey Anadolu Fay zonunun
tektonik özelliği, İTÜ maden fakültesi yayını, 192 s.
13.
SİPAHİOĞLU, S., 1984, Kuzey Anadolu fay zonu ve çevresinin deprem
etkinliğinin incelenmesi, Deprem Araştırma Bülteni, Ankara, 45,
5-138.
14.
BARKA, A. and GÜLEN, L., 1987, Age and total displacement of the
North Anatolian fault zone and its significance for the better
understanding of tectonic history and present day dynamics of the
Eastern Mediterranean region, abstract book of Melih Tokay Geology
Symposium, 87, 57-58.
15.
NURLU, M., BATMAN, B., CHOROWICZ, J. and GENÇ, M.A., 1995, A
geometrical approach relating to the movement mechanism of North
Anatolian Fault Zone, International Symposium on the Geology of
the Black Sea region, Erler, A., Ercan, T., Ergüzer, B. and Örçen, S.
(ed), Ankara, 283-291.
16.
ŞAROĞLU, F., 1988, Age and offset of the North Anatolian fault,
METU journal of pure and applied sci., 21, 1-3, 65-79.
17.
TATAR, Y., 1975, Tectonic structures along North Anatolian fault
zone, Northeast of Refahiye (Erzincan), Tectonophysics, 29,
401-409.
Türkiyenin
depremselliği (captions)
Şekil-1.
Türkiye’de Aletsel Dönemi Kapsayan Büyüklüğü 6.0<M<6.9 Aralığında,
Dışmerkez Dağılım Haritası (21.02.1946, M=5.5 Konya–Ilgın depremi özel
olarak sonuncu doğrultuyu tamamladığı için bu gruba alındı.Kaldı ki
aynı noktada bir de 7 büyüklüklü deprem var.) (Dışmerkez Dağılım
Haritaları: Bo.U.Kandilli-Sayısal Grafik Ltd.WEB Sitelerinden alındı)
Şekil-2.Türkiye’de
Aletsel Dönemdeki 6.0 > M > 6.9 Dışmerkez Dağılım Haritası
Çizgisellikleri ve Diri Fay Haritası çakıştşrması.
1,2,3,4:KARLIOVA KESİŞİM FAYLARI
5: 4’Ü
6’YA TRANSFORME EDEN FAY
6,7,8,9,10,11: SICAK SÜRÜKLENİM ÇİZGİSELLİKLERİ
12,14:
AYNI YÖNE BAKAN TRANSFORM FAYLARI
15: 4
ÜN UZANTISI
16:
KARLIOVA KESİŞİMİ
Şekil-3.
Bu çalışmada teklif edilen tektonik olgularla Rejyonal Aeromagnetik
Anomali Haritasının açık ilişkisi. (Fayların ayrıntıları
yuvarlatıldı.)
1)Yaşlı
Andezitik Yığışımlar. 2)Yaşlı Sakarya Mikro Levhası. 3)Helenik
Dalma Batma zonunun etkisindeki alan (Dalan ultrabazik Akdeniz
kabuğunun baskın magnetik alanının, sıcak sürüklenim bölgesinin
magnetik izlerini sildiği alan). 4)Kıbrıs Dalma Batma zonunun
etkisindeki alan (Dalan ultrabazik Akdeniz kabuğunun baskın magnetik
alanının, sıcak sürüklenim bölgesinin magnetik izlerini sildiği alan -
3 ve 4’ teki back ground etkisine bir çeşit “Magnetically Quiet Zone”
denilebilir.). 5)Kompresyonel kesişim alanı. 6)Sıcak
Sürüklenim alanı. 7)Yaşlı-İnce-Sert Arap Levhası. (Harita: MTAE
- Eklemeler ve Yorumları :U.Kaynak.)
Şekil-4.
01.01.2003 – 01.10.2003 aralığında Türkiye’de oluşmuş 3.0 > M > 3.9
dışmerkez dağılım grubu. Doğu Anadolu’daki Isı Akısı Eliptik
Kapanımlarının Kısa Eksenleri Arap Otoktonunun Sıkıştırma ve Tork
doğrultusuna, Diğer taraftan, Batı Anadolu’daki Isı Akısı Eliptik
Kapanımlarının Kısa Eksenleri ise Batı Kadranı Sıcak Sürüklenim
Vektörüne Paralel Oluşmuştur. Köşeli küçük kapanımlar yerel zayıf
depremlerin artçılarına aittir. Bu çalışmada yer alan kompresyon
vektörleri doğrudan eliptik kapanımlara bağlı olarak çizildiğinden,
daha önceki çoğu çalışmada çizilen ve genellikle Güneybatı – Kuzeydoğu
yönlü olan vektörlerle tam olarak bağdaşmamaktadır. Ayrıca Şekile
alınan Anamur – Artvin, Andezit-Bazalt ayırım çizgisinin, eliptik
kapanımlara da ayırım çizgisi görevi yapması, olasılıkla iki bölge
arasındaki kimyasal diferansiyasyon süreç farkını belirtmektedir.
(Haritalar: Kandilli ve Sayısal Grafik Ltd. – İlaveler ,
değerlendirmeler ve yorumlar U. Kaynak.)
Şekil-5.
Türkiye’de 2004 yıllı ağustos ayı içerisinde oluşmuş depremlerin
dağılımı. (Harita:Sayısalgrafik.com.tr)
Şekil-6.
2003 yılı içerisinde oluşan Magnitüdleri 2 ile 2.9 arasında yayılan
depremlerin dışmerkez dağılımları ve bazı öngörülerimin değişmesini
yansıtan yorumu. Kırmızı çizgilerin tam olarak KAFZ ve DAFZ ‘yi takip
etmesi gerekmez. Zira bu çizgiler sıcak sürüklenin sınırları
tarafından kontrol edilmektedir.
Şekil-7.
Sahilleri kalın çizgilerle belirtilen dört adet “Fay Körfezi ”
birbirlerine mükemmel biçimde benzemektedirler. Bunların kuzey
sahillerinin toplamı 234 km, Güney sahillerinin toplamı 215 km ve
ekaylanmanın toplam atımı 449 km’dir. Ölçümlerde alüvyon
birikimlerinin perdelemeleri de göz önüne alınmıştır. Batı Anadolu’’nun
bu harita’da gösterilmeyen Deltoid Dilimlenme biçemi, Grabenlerin KD-GB
ve KB-GD doğrultularında oluşmuş tali yarılımları ile üst üste
çakışırlar. (Şekil-2.)
Şekil-8.
Karlıova batı kadranının Miosen ile Pliosen arasındaki sürüklenim
doğrultuları arasındaki 30° ‘lik açı, Neotethys Okyanusunun doğusunun
daha hızlı kapanışı, Atlantik Okyanusunun güneyinin daha hızlı açılışı
ve Gondwana’nın toplam tork miktarı ile de iyi bir uyum içerisindedir.
Şekil-9.
Karlıova Kesişmesi Sanal Model Tankı
Şekil-10.
Akdeniz Tabanı Kayma Sistemi.
Şekil-11.
Ege’deki Simetrik Körfezleri oluşturan Türkiye’nin Göreceli
Elatoplastik Hareketleri.
Şekil-12.
Üzeri genç örtü katmanları ile kapatılmış fay
Şekil-13.
Aletsel dönem verilerinden türetilen Türkiye Genel Sismotektonik
Haritası. Bu harita henüz tam olarak geliştirilmedi.
Bu
harita,
Şekil-1, 2, 4
ve 7’de verilen ve ayrıntılar içeren haritaların üst üste
bindirilmesi sonucunda elde edilmiştir. Bu haritadaki tüm
çizgisellikler yeryüzünde görünen fay izlerinden genellikle bağımsız
olup, derin ya da sığ, güçlü ya da güçsüz, sadece depremlere
bağımlıdır.
Batı
Anadolu Isı Akısı “Eliptik Konik” Kapanımlarının uzun eksenleri,
birbirlerine paralel olan ve sayısız bileşenden oluşan Batı Kadranı
plastik yuvarlanma-sürüklenme Vektörlerine dik duruş almışlardır. Batı
ve doğu Anadolu’nun bu farklı davranış biçimi, batı ve doğu
Anadolu’daki andezit – bazalt, magma - lav kimyasal farklılaşması
sınır çizgisi tarafından da desteklenmektedir. Bu durumda doğu
Anadolu, Batı Anadolu’ya göre daha uzun süre boyunca çarpışma evresini
yaşamakta ve yay ardındaki volkanizma bazaltik evreye erişecek kadar
evrim geçirmiş olmaktadır.
Şekil-14.
Orta-Batı Anadolu Kabuğunun Plastik Yuvarlanma Modeli.
Şekil-15.
Sismotektonik Sonuç Haritası. Türkiye’nin Derin Kinematik Davranış
Biçemi ve Buna Bağlı Olarak Beklenen Olası Deprem Lokasyonları.
Burada önemle belirtmek gerekir ki olmuş deprem lokasyonları da ikinci
veya üçüncü depremlerin olmasına kısa dönemde izin vermektedir.
Dolayısı ile yukarıdaki lejand’a bakmaksızın bütün, yani yaklaşık 90
adet lokasyonda kısa süreli deprem riski vardır demek daha doğru olur.
Şekil-16.
Türkiye’nin Doppler Effect yükselti Haritası
|