DIŞMERKEZ DAĞILIMINA DAYALI  TÜRKİYE SİSMOTEKTONİĞİ

 Türkiye’’de 1900’dan sonra oluşmuş, magnitüdü 6 ile 6.9 arasında yayılan depremlerin dışmerkez dağılım haritası, KAFZ (Kuzey Anadolu Fay Zonu)  ve DAFZ (Doğu Anadolu Fay Zonu) ile çok iyi bir uyum içerisindedir. Fakat Ege Bölgesinde aynı dağılım haritası, sığ tektonik olgularla kolay anlaşılabilir bir ilişki içerisinde değildir. Aksine, sismik çizgisellikler Afrika Levha hareketi doğrultusuna dolaylı olarak paraleldirler. Bu doğrultuda oluşan üst merkez çizgisellikleri yeryüzünden tektonik olarak izlenemeyen, ancak kabuk tabanında etkinliğini sürdüren sıcak sürüklenimlerin, üst kabukta oluşturduğu dilinimlerin varlığını göstermektedir.  

Diğer taraftan eğer 01.Ocak.2003 ile 01.Temmuz.2003 tarihleri arasında oluşmuş, magnitüdleri 3.0 ile 3.9 arasında yayılan depremler seçildiğinde, dışmerkez dağılımının, bu kez kabuksal ısı akısı etkinliği ile ilişkili olarak bir takım iyi tanımlanmış eliptik kapanımlar oluşturdukları görülecektir. Bu eliptik kapanımların kısa eksenleri, olasılıkla kendilerini etkileyen sıkıştırma gerilimlerinin eksenleri ile paraleldirler. Böyle düşünülmesinin nedeni ise bu eliptik kapanımların kısa eksenlerinin Batı Anadolu’da GB-KD, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da ise KKB-GGD doğrultulu olmalarından kaynaklanmaktadır. Böylece bu yönlenmelerin mikro levha hareketlerinden bağımsız oldukları gösterilmedikçe bu yönlenmeye bağlı olarak sıkıştırma gerilim vektörlerinin en azından yönlerinin tam olarak ölçülebilmesi için yeni bir araç elde edilmiş olmaktadır. 

Bu çalışmada yeni bir yöntem uygulanmıştır. Bu yöntemin temel ilkesi, “3.0<M<3.9 dışmerkez dağılımı ile ısı akısı depremleri, 6.0<M<6.9 dışmerkez dağılımı ile tektonik depremler kontrol edilir “ diye özetlenebilir. 

Sismotektonik haritalar en önemli “depremi önceden kestirme” işlevcilerinden biridir. Bu haritalarda yer alabilecek veriler; aletsel dönem sismisite verileri, tarihsel dönem sismisite verileri, tarih öncesi jeolojik dönem sismisite verileri, diri ve diri olmayan faylar, grabenler, horstlar, volkanlar, tektonik pencereler, dağoluş dizileri, kısasal eklem yerleri, yükselmeler, alçalmalar, dalma-batma zonları, üzerlemeler, hendekler, izostatik hareketler…olarak sıralanabilirler. Ancak bu çalışmada ise bu kalabalık veri girdi biçimi yerine sadece aletsel dönem sismisite veri girişi göz önüne alınmıştır. 

Diğer taraftan, Türkiye’de tarihsel dönemdeki deprem kayıtlarının M.Ö. 2000’li yıllara kadar dayanmakta ve dolayısı ile Türkiye, tarihsel deprem kayıtları özellikle Ege Bölgesinde 4000 yılı bulan birkaç ülkeden biri olmaktadır. Bu depremler bir çok katalogda yayınlanmışlardır.(1, 2, 3, 4,) . Bu konuda yapılan bütün çalışmalar( 5,6,7,8,9) deprem zararlarını en aza indirmek için önemli katkılar koymuşlardır. NAFZ üzerinde yapılan çalışmalar ise Türkiye’nin “Global New Tectonic” bakış açısından yorumlanmasına temel teşkil etmişlerdir. (10,11,12,13,14,15,16,17

Bu çalışmada ana veri girişi olarak ele alınan dışmerkez  dağılım haritaları yorumlanırken, önyargılardan arınmak için Türkiye’nin her türlü Jeolojik yeryüzü yapısı göz ardı edilmiştir. Böyle davranılmasının nedeni ise, 6.0 < M < 6.9 depremlerinin oluşturdukları çok belirgin çizgiselliklerin KAFZ ve DAFZ dışındaki, yeryüzünde varlığı bilinen herhangi bir tektonik çizgisellikle genellikle örtüşmemesidir. Çalışmanın sonucunda elde edilen yeni kavramlara ise Jeolojik ve tektonik yorumlar getirilmekle birlikte, çoğu kez kinematik ve dinamik bir bakış açısı ile yaklaşılmıştır.

Aletsel dönemde Türkiye’’de magnitüdleri 6.0 ile 6.9 arasında oluşmuş depremlerin dışmerkez dağılımları Şekil-1.’de gösterilmiştir. Böylece, Şekil-1’de normal fay, karstik çöküntü, derinden yükselmeye çalışan  uçucuların kaldırma basıncı, hızlı izostatik dengeleme depremlerinin etkilerini büyük ölçüde kendiliğinden yok eden bir filtre uygulanmış gibi olmaktadır. Bu gruptaki depremlerin büyük bir bölümü üst kabuk altı, yani yaklaşık 17-20 km derinlikteki düşük hız katmanı, az bir kısmı ise daha sığ, yani üst kabuk içi olarak tanımlanabilecek derinliklere sahiptirler.  

Şekil-1. Türkiye’de Aletsel Dönemi Kapsayan Büyüklüğü 6.0<M<6.9 Aralığında, Dışmerkez Dağılım Haritası (21.02.1946, M=5.5 Konya–Ilgın depremi özel olarak sonuncu doğrultuyu tamamladığı için bu gruba alındı.Kaldı ki aynı noktada bir de 7 büyüklüklü deprem var.) (Dışmerkez Dağılım Haritaları: Bo.U.Kandilli-Sayısal Grafik Ltd.WEB Sitelerinden alındı)

Şekil-2’de görüldüğü gibi eğer 6.0 < M < 6.9 magnitüdlü dışmerkezler, varlığı hemen gözle hemen fark edilen doğrularla harita üzerinde birleştirilirse, bazıları iyi bilinen jeolojik olgularla uygun, bazıları da uygun olmayan  birtakım hatlar elde edilir. 

1’den 4’e kadar numaralanmış olan hatlar, yeryüzünden de takip edilebilen, ünlü doğrultu atımlı, KAFZ ve DAFZ ile iyi bir uyum içerisindedirler. Batı Anadolu’da ortaya çıkan baklava dilimi (deltoid) biçemi (Şablonu) oluşturan 6, 7, 8, 9, 10, 11 numaralı dışmerkez çizgisellikleri ise, yüzeyde sadece ikinci derece jeolojik çizgisellikler olarak nitelendirilebilecek olan tali graben kolları ile iyi bir çakışma yapmaktadır.

 

Şekil-2.Türkiye’de Aletsel Dönemdeki  6.0 > M > 6.9 Dışmerkez Dağılım Haritası Çizgisellikleri ve Diri Fay Haritası çakıştşrması.

1,2,3,4:KARLIOVA KESİŞİM FAYLARI

5: 4’Ü 6’YA TRANSFORME EDEN FAY

6,7,8,9,10,11: SICAK SÜRÜKLENİM ÇİZGİSELLİKLERİ

12,14: AYNI YÖNE BAKAN TRANSFORM FAYLARI

15: 4 ÜN UZANTISI

16: KARLIOVA KESİŞİMİ

 

Bu çalışmada KAFZ ve DAFZ’nun Karlıova’daki birleşme noktası “Karlıova Kesişmesi”, bu kesişmenin bilateral dar açı taraflarında ayırdığı kara parçaları “Karlıova doğu Kadranı ve Karlıova batı kadranı”  olarak anılacaklardır. Şekil-2 ‘deki haritaya, çalışmanın ilerleyen bölümlerinde bir çok kez değinilecektir. Bu haritada özellikle Karlıova’nın doğusunda kalan KAFZ ve DAFZ’nin uzantılarının net bir biçimde alması, Diri Fay Haritamızda bu yöredeki belirsizliklere açıklık getirme amacını gütmemekte olup, sadece o yöredeki dışmerkezleri, araziden gerçekleme “ground verification” yapmadan sanal bir çizgi ile birleştirmesinden oluşmuştur.  

Şekil-3’te, Türkiye’nin Aeromagnetik Rejyonal Anomali Haritası ile bu çalışmada (dışmerkezler tarafından) önerilen tektonizmanın mükemmel uyuşması ve çakışması görülmektedir. Kabuksal boyutta oluşan magnetik şablonun üst kabuk ve alt kabuk tektonizması tarafından biçimlendirildiğinin bir göstergesi olan bu Aeromagnetik uyuşma, aynı zamanda bu derin tektonik çizgiselliklerin güvenilirliğine de katkı koymaktadır.   

Şekil-3. Bu çalışmada teklif edilen tektonik olgularla Rejyonal Aeromagnetik Anomali Haritasının açık ilişkisi. (Fayların ayrıntıları yuvarlatıldı.)

 1)Yaşlı Andezitik Yığışımlar. 2)Yaşlı Sakarya Mikro Levhası. 3)Helenik Dalma Batma zonunun etkisindeki alan (Dalan ultrabazik Akdeniz kabuğunun baskın magnetik alanının, sıcak sürüklenim bölgesinin magnetik izlerini sildiği alan). 4)Kıbrıs Dalma Batma zonunun etkisindeki alan (Dalan ultrabazik Akdeniz kabuğunun baskın magnetik alanının, sıcak sürüklenim bölgesinin magnetik izlerini sildiği alan - 3 ve 4’ teki back ground etkisine bir çeşit “Magnetically Quiet Zone”  denilebilir.). 5)Kompresyonel kesişim alanı. 6)Sıcak Sürüklenim alanı. 7)Yaşlı-İnce-Sert Arap Levhası. (Harita: MTAE -  Eklemeler ve Yorumları :U.Kaynak.)

Bu gruba ek olarak Şekil-4’da verilen, magnitüdleri 3.0 ile 3.9 arasında yayılan güncel (01.Ocak.2003 – 01.Temmuz.2003) aralıktaki depremler de, yukarıdaki altı çizili yan cümlecikte söz edilen deprem nedenlerini ön plana çıkaran bir ters seçim işlemcisi olarak çalışmaktadır. Bu durumda batı Anadolu’da yaklaşık KD-GB kısa eksenli ve doğu Anadolu’da yaklaşık KKB-GGD kısa eksenli eliptik dışmerkez dağılımlı etkin ısı akısı tarafından tetiklendiği düşünülen eliptik dışmerkez kapanımları elde edilir.

Görüldüğü gibi bu elipslerin kısa eksenleri bölgesel baskın sıkıştırma doğrultusuna paraleldirler. Bütün dışmerkez kapanımları, merkezi kısımlarında (ağırlık merkezlerinin yakınlarında) birer ünlü Jeotermal Tesise sahiptirler. Ancak yine de zaman içerisinde kapanımların, bata çıka çalıştıkları ve dikkati çekecek miktarlarda dönebildikleri ve yürüyebildikleri görülmektedir. Küçük mavi kapanımlar ise yerel depremlere ait artçılar olup dikkate alınmamalıdırlar. 

Şekil-4. 01.01.2003 – 01.10.2003 aralığında Türkiye’de oluşmuş 3.0  > M > 3.9 dışmerkez dağılım grubu. Doğu Anadolu’daki Isı Akısı Eliptik Kapanımlarının Kısa Eksenleri Arap Otoktonunun Sıkıştırma ve Tork doğrultusuna, Diğer taraftan, Batı Anadolu’daki Isı Akısı Eliptik Kapanımlarının Kısa Eksenleri ise Batı Kadranı Sıcak Sürüklenim Vektörüne Paralel Oluşmuştur. Köşeli küçük kapanımlar yerel zayıf depremlerin artçılarına aittir. Bu çalışmada yer alan kompresyon vektörleri doğrudan eliptik kapanımlara bağlı olarak çizildiğinden, daha önceki çoğu çalışmada çizilen ve genellikle Güneybatı – Kuzeydoğu yönlü olan vektörlerle tam olarak bağdaşmamaktadır. Ayrıca Şekile alınan Anamur – Artvin, Andezit-Bazalt ayırım çizgisinin, eliptik kapanımlara da ayırım çizgisi görevi yapması, olasılıkla iki bölge arasındaki kimyasal diferansiyasyon süreç farkını belirtmektedir.   (Haritalar: Kandilli ve Sayısal Grafik Ltd. – İlaveler , değerlendirmeler ve yorumlar U. Kaynak.)    

Şekil-5’de görüldüğü gibi, Gökova depremleri çalışmaya başlayınca www.sismikaktivite.org adresinde çalışmalarını sürdüren ikibini aşkın üyelik doğa olayları gözleme ve depremi önceden tahmin etme grubundan gelen bir soruda “Hocam bu Gökova depremleri ile 30 km uzaklıktaki Rodos depremlerinin bir ilişkisi var mı? Ya da bunlan ileride birleşip daha büyük bir depreme neden olabilirler  mi?” diye sorulunca, “Hayır. Bu depremlerin Rodos depremleri ile ilişkisi yok ama, Amasya fayı ile ilişkisi var” diye yanıtlamıştım. Aradan 10-15 gün geçince verdiğim yanıtı doğrularcasına Amasya’dan yola çıkan depremler, bir ileri bir geri yaparak Amasya Fayını Gökova Fayına bağladılar.  

Amasyadan yola çıkan depremciklerin oluş tarihleri Doğudan batıya doğru,

12-08-2004

06-08-2004

15-08-2004

21-08-2004

01-08-2004

12-08-2004

06-08-2004

27-08-2004

30-08-2004

olarak sıralanırlar. İkili kayan ortalama ile yuvarlatarak elde edilen  bu çizgisellik, Şekil-114’teki sıfır tork çizgisinin güneyinde kalan birinci çizgisellikle özdeş olup, bu çizgisellik de derin sıcak sürüklenim ile özdeştir. Bu durumda Gökova deprem kalabalığının yeryüzünde neden bir belirgin fayla temsil edilmediğini açıklayabilmekteyiz. Bu açıklama ise “Gökova depremleri derin sıcak sürüklenim depremleridir”  şeklinde yapılabilir.  

Şekil-5. Türkiye’de 2004 yıllı ağustos ayı içerisinde oluşmuş depremlerin dağılımı. (Harita:Sayısalgrafik.com.tr)

Dışmerkez dağılımına dayalı Türkiye’nin Sismotektoniğini kurgulamak için, farklı magnitüdlerdeki dağılımları seçerken, 31.Aralık.2003 tarihine kadar makale yazarınca hiç önemsemeyen ve “Nasıl olsa Ayın Med-Cezir Yuvarlanması ile ilgili olarak sıvama bir şablon oluşturacaktır” diye düşünülen 2’lik deprem dağılımına bakmak düşünülmemişti. Bunda biraz da Sayısal Grafik etkileşimli deprem dışmerkez portalındaki magnitüd seçeneklerinde, sol sütunda 2’liklerin önceleri yok olması etkili oldu. Yılın sonuna gelindiğinde bu noksanlık Sayısal Grafık tarafından giderilince bir de bütün magnitüd aralıklarında 1.Ocak.2003 – 31.Aralık.2003 için bir yıllık dışmerkez dağılımlarına bakmak gereği duyuldu. Magnitüdleri 2.0 ile 2.9 aralığında olanları da seçebildiğinde ise, en azından “makale yazarı için” sürpriz olan bir durumla karşılaşıldı.  

Bir-iki futbol sahası kadar alanı olan üst kabuk içerisindeki milyonlarca bloklanma düzlemi, her yirmi yedi günde bir 53 cm kabararak yuvarlanan Yerkabuğunun minik deformasyonlarını söndürmeye çok yatkın görünmekteydi. Bir–iki stadyum alanındaki bir fay düzleminde, derinlikler kilometrelere ulaşırsa tektonik hareketler sonucunda bu kadar minik atımlara, o kadar yüksek hidrostatik (saran) basınçlarda nasıl izin verilir diyen bir ön yargı ile bu seçenek yok sayılıyordu. Bu gerekçeyle 2’liklerin Med – Cezir yuvarlanması ile ilişkili olması gerektiği düşünmüştü.

 

Teorik kurguların önemi tartışılamaz. Ancak Teorik kurguların güvenilirliğinin ise sadece deneylerle test edilebileceği gerçeği, böylece bir kez daha sınanmış oluyor.

 

Şekil-6’da 2’liklerin dışmerkez dağılımları  verilmiştir. Bu haritada aşağıda sıralanan özellikler saptanmıştır:

1) 2’liklerin, (yazarın önceki kişisel görüşünün aksine) tamamen tektonik aktivitelerle ilişkili olarak çalıştıkları görülmektedir. Çünkü,

2) 2’likler, neredeyse tümden Karlıova Batı kadranı üzerinde yoğunlaşmışlardır. En güçlü sıcak plastik sürüklenim de bu kadranın üst kabuk tabanında oluşmaktadır. Bu sıcak plastik sürüklenim ise, sığda, üst kabuk içerisindeki elastik kayaçlarda (artık görülüyor ki) minik depremciklerle etkinliğini göstermektedir.  

Şekil-6. 2003 yılı içerisinde oluşan Magnitüdleri 2 ile 2.9 arasında yayılan depremlerin dışmerkez dağılımları ve bazı öngörülerimin değişmesini yansıtan yorumu. Kırmızı çizgilerin tam olarak KAFZ ve DAFZ ‘yi takip etmesi gerekmez. Zira bu çizgiler sıcak sürüklenin sınırları tarafından kontrol edilmektedir.

3) Karlıova Doğu Kadranı üzerindeki 2’lik dışmerkez seyrekliği, Doğu kadranın, (bu konudaki başka paragraflarda da belirtildiği gibi) Ege serbestlemesine karşın, Doğu-Batı doğrultuda oldukça duragan davranan Asya Levhasına dayanması ile ilişkili olabilir.

4) 2003 yılı içerisinde Erzurum ve Kars’ı kapsayan  KDAFZ (Kuzey Doğu Anadolu Fay Zonu’nda) ve KAFZ’nun Karlıova kesişiminin daha doğusunu kapsayan Hakkari civarlarında, koca bir yıl boyunca hiç bir 2’lik deprem  oluşmamıştır.

5) O zaman Kuzeyde ve Güneydeki dar şeritler içerisinde kalan doğrultu atımlı fay koridorları da, sadece Batı Kadranı tarafında ortaya çıktıklarına göre, bu koridorların aynı zamanda plastik ötelelemenin etki alanı içerisinde  oldukları da  söylenilebilir. Tabiidir ki bu görüntüde, doğudaki sismometre şebekesinin daha seyrek olmasının da etkisi olabilir.

6) Bu yorumlamanın güvenilirliğine, bir yıl boyunca Edirne ve Samsun civarında oluşan ve Şekil-118’de ok ile gösterilen sadece iki adet depremin, var olan yüzlerce depreme karşılık, kural dışı yer alması, gölge düşüremez. Diğer bir değişle “boyalı alanların dışında kalan ve neredeyse Türkiye’nin yarısını kaplayan bölgelerde, bir yıl boyunca sadece iki adet 2’lik deprem olması, en azından makale yazarı için inanılmaz bir sürpriz olmuştur.”

 

O zaman Med–Cezir yuvarlanmasındaki 53 cm lik kabarmalarla oluşan deformasyonların, “düşey–yatay–verev“ çatlak sistemlerindeki bloklarda oluşan, yazarın bu çalışmayı yapmadan önce önyargılı olarak öngördüğü gibi ani hareketli M<2 (minik) faylarla değil, yavaş, depremsiz, fakat sürekli devinimlerle karşılandığı sonucuna varılmıştır. Bu durumda “Yeryüzünde aletlerle M>3.5 olan depremler için algılanabilen günde ortalama 600 deprem” söylemi de, bu depremciklere, Med–Cezir yuvarlanması dışına çıkarılarak, 2’liklerin de katılması dolayısı ile Yerkürenin tektonik bakımdan ne kadar aktif (ya da genç) bir gezegen olduğunun, bu kez günde binlerce deprem’e ulaşılacağı için, en önemli göstergesi olmaktadır.

 

Şekil-7’de Batı Anadolu’nun Ege sahillerinde koyu renklerle çizilenler, Saros, Edremit, Çandarlı ve Gökova isimli, “doğrultu atımlı, önce Doğu – Batı sonra Doğu, Kuzeydoğu – Batı, Güneybatı doğrultulu, yukarıda sözü edilen dilinim türü ardışık faylarla üretilmiş” dört adet simetrik körfezlerdir. Batı Anadolu’’nun önemli yüzeysel tektonik olguları da Şekil-7’de geometrik çizgilerle stilize edilerek gösterilmiştir. Kalın Çizgiler, yüzeyde görülen diri eğim atımlı fayları ve Coğrafi - Jeomorfolojik verilere göre Graben Vadilerini temsil etmektedir. Bu dört körfezin (Olasılıkla Oligosen-Miosen yaşlı) kuzey kanatları, Atlantik Okyanusunun açılım etkisine paralel olup, ilk aşamada oluşmuşlardır. İkinci aşamada ise olasılıkla Afrika levhası batıya doğru sürüklenmekten vazgeçip kuzey batıya doğru yönelmiş olduğundan, körfezlerin güney sahilleri oluşmuş olup, bu kenarlar ise Karlıova batı kadranının plastik sıcak sürükleniminin Ege sahillerine varıldığında kazandığı Batı-Güney Batı genel vektörüne paraleldirler.

 

Karlıova Kesişmesi batı kadranı tarafından üretilen mini levha devinimi’nin, batı Anadolu’da hem saat yönünün tersine bir torka, hem de yaklaşık 2.5 mm/yıl hızla Batı - Güney Batıya doğru kaymaya neden olması sonucunda, beklenilmedik biçimde görülebilir ki, ne ana grabenler 6’lık dışmerkez çizgiselliklerine paralel, ne de Saros ve Gökova dışındaki körfezlerin fayla oluşmuş sahilleri tam olarak bilinen doğrultu atımlı etkin bir fayla çakışık değillerdir. Çandarlı körfezi ise biçim olarak diğer üç körfezle tam olarak bakışımlı  olmakla birlikte, boyut olarak ufak kalmaktadır.

 Şekil-7. Sahilleri kalın çizgilerle belirtilen dört adet  “Fay Körfezi ” birbirlerine mükemmel biçimde benzemektedirler. Bunların kuzey sahillerinin toplamı 234 km, Güney sahillerinin toplamı 215 km ve ekaylanmanın toplam atımı 449 km’dir. Ölçümlerde alüvyon birikimlerinin  perdelemeleri de göz önüne alınmıştır. Batı Anadolu’’nun bu harita’da gösterilmeyen Deltoid Dilimlenme biçemi, Grabenlerin KD-GB ve KB-GD doğrultularında oluşmuş tali yarılımları ile üst üste çakışırlar. (Şekil-2.)

 

Körfezlerin gelişimini açıklamak için Şekil-8.’de geliştirilen model çalıştırıldığında, sonuç aşamasında elde edilen sahil çizgileri, hem körfezlerin bu günkü coğrafyasına hem de Graben sistemine ve tali kollarına uygun pozisyonda oluşurlar. Ancak tektonik anlamda bakıldığında, Grabenlerle körfezlerin, bu modeldeki kadar net tanımlanabilen ilişkiler taşımadıkları görülür. Bu durumda yapılabilecek en akla yatkın açıklama, Saros’ta ve Gökova’da var olduğu gibi diğer iki körfezin güney sahiline paralel birer aktif doğrultu atımlı fay olmamasının nedeni, bir zamanlar işlevini yapmış fakat belki de günümüzde kilitlenmiş olan bu fayların, birkaç yüz yıl gibi kısa bir süre içerisinde üzerinin ayrışma, veya birkaç on yıl gibi bir süre içerisinde taşıma ürünü malzemelerle kapatılacağı gerçeğidir. Burada ilginç olan durum bu dört simetrik körfezin Doğu,Kuzeydoğu-Batı,Güneybatı doğrultulu güney sahil uzunluklarının toplamı, (kuzeyden güneye doğru sırasıyla 80km + 45km + 45km + 45km = 215km), Orta Anadolu’nun yürüyen volkan dizisinin (Karadağ – Karacadağ – Melendiz - Erciyes = 220 km) boyuna oldukça yakın değerde, körfezlerin (kuzeyden güneye doğru sırası ile ; 60km + 74km + 20km + 80km = 234km ilavesi ile) toplam 449 km’lik atımının ise, DAFZ’nun, topografik haritadan ölçülen ve bu çalışmada kabul edilen toplam atımı olan 450 km’ye neredeyse eşit değerde olmasıdır. Bu 450 km toplam atım ise Hazro Tektonik Penceresi ile Alagöz Dağı arasındaki uzaklıktır.

 

Levha tektoniği kuramına göre, ancak bu dalma miktarı ile, DAFZ’nun toplam atım miktarı kontrol edilebilmektedir. Karşılıklı kompartmanlardaki formasyon eşlemeleri ile yapılan ölçümler, ters faylanma, Nap, kırışma, kıvrımlanma ve kabarmalar dolayısı ile her zaman doğru sonuç vermeyebilir. Sonuçta bu atım, “Baku-Tiflis-Kutais Hendeğinin” bir zamanlar tabanında yer aldığı bu günkü Karadeniz’in doğusundaki ön denizin kapanmasına ve sonuçta hendeğin ardındaki Kafkas yayının yükselmesine neden olmuştur. O zaman Doğu Anadolu yürüyen volkanlar dizisine, dizinin tam B-GB uzantısı üzerinde yer alan ve en genç dipten saldırma noktası olan Hazro tektonik penceresi de dahil edilmelidir.

 

Bu körfezlerin kuzey sahillerini oluşturan faylanmaların E-W doğrultulu birinci aşamasında (60km + 74km + 20km + 80km = 234km) Karlıova Batı kadranının Oligosen-Miyosen periyodunda, günümüzden daha hızlı sürüklenmesi nedeniyle belki de herhangi bir volkan dizisi oluşamamış veya oluşan minik volkanlar aşınıp yitmiştir.

 

İkinci aşamadaki NE-SW doğrultulu körfezlerin güney sahillerini üreten fayların toplam atımı, sabit bir sıcak noktanın üzerinde yürüyen kabuğun ürettiği birçok irili ufaklı parazit volkanların başlıcalarını da içeren Karadağ – Karacadağ – Melendiz - Erciyes = 220 km volkan dizisini oluşturmuştur. Buna karşılık başka bir deyişle, Güney Kadranın tamamının DAFZ’nun atımının kontrolü altında olması nedeniyle burada oluşan Alagöz – Ağrı – Tendürek – Süphan - Nemrut volkanları ve ilaveten aynı hat üzerindeki Hazro Tektonik Penceresi, toplam uzunluğu 450 km olup körfezlerin oluşumunun her iki aşamasının toplamı olan 449 km uzunluğuna çok yakın bir değerdir. 

 

450 km’lik toplam atım çok fazla görülebilir.  Ancak bu atım Atlantik Okyanusunun son 120 milyon yılda yapmış olduğu 10.000 km’lik özellikle güney açılımının yanında önemsiz gibi kalmaktadır. Bu durumda DAFZ’nun ortalama yıllık atım hızı (günümüzde Pasifik’in batı sahillerindeki transform faylarda olduğu gibi) bu günkünden dört kat fazla olabilir.

 Şekil-8. Karlıova batı kadranının Miosen ile Pliosen arasındaki sürüklenim doğrultuları arasındaki 30° ‘lik açı, Neotethys Okyanusunun doğusunun daha hızlı kapanışı, Atlantik Okyanusunun güneyinin daha hızlı açılışı ve Gondwana’nın toplam tork miktarı ile de iyi bir uyum içerisindedir.

 

 

Yukarıdaki değerlendirmelerin sonucunda, Türkiye dışmerkez dağılımını iki grup altında toplayabiliriz.

 

1. Doğrultu Atımlı Faylarla İlgili Dışmerkez Çizgisellikleri.

 

Afrika levhasının hareketi ve Kızıldeniz “Deniz Tabanı Açılması” tarafından oluşturulan Arabistan “sıkıştırması ve torku” ve onun ürettiği kuzey yönlü kompresyon, sonuç olarak doğrultu atımlı büyük KAFZ ve DAFZ ile ilgili tektonik çizgisellikleri oluşmuştur. Ancak Batı Anadolu’daki dönmenin bu torkla bir ilgisi yoktur. 

 

Şekil-4.’de gösterilen sıkıştırma vektörü, yaklaşık kuzey yönlü olup, Güneydoğu Toros’ların tam konkav kıvrımına maksimum bası uygular. Bu tip sıkıştırmaların sonucunda, aralarında 60°-120°-60°-120° açılar olan “doğrultu atımlı, çapraz kesişim fayları” oluşur. Çapraz kesişim noktası, doğu Anadolu’nun ortasında, Karlıova beldesinde yer almıştır. Önceki paragraflarda kısaca değinildiği gibi, bu çalışmada, bu iki fayın çaprazlamasına “Karlıova Kesişmesi” ve bu iki fayın yöre topraklarını dört parçaya ayırmasına da “Karlıova Kadranları” adı verilmiştir. Başlangıçta 60’ar derece olan dar açı taraflarındaki kara parçaları, bu çift taraflı dar açıların makaslama yaparak daha da küçülmesi ile bilateral dışa doğru sürüklenmektedirler. 

Doğu Anadolu elastoplastik yığışımlarının karmaşık davranış biçimini sadeleştirmek için Şekil-9’da bir Sanal Model Tankı çizimi sunulmuştur. Bu Sanal Model Tankına göre özellikle doğuda Türkiye’nin eni daralırken boyu uzamaktadır. Yukarıda sözü edilen makaslama etkisinin nedenleri ve sonucu bu model tankta görülebilmektedir.

 

Şekil-9. Karlıova Kesişmesi Sanal Model Tankı

 

Avrasya’yı, (yanlış olmakla birlikte) durağan kabul edersek, Karlıova kesişimindeki bilateral dışa sürüklenim işlevi, doğuya doğru Asya kıtasına bağlanmış olan Kimmeriyen topraklarının, Güney Doğu Asya’ya kadar devam eden asıl büyük kütlesini itemeyeceğinden, bu kez batıya, Kıbrıs – Helenik, üzerleme (obduction) serbestliğine doğru  gelişecek ve sürüklenim iki kat hıza kavuşacaktır. Benzer bir olgu, bir kanadının hareketi durdurulan Okyanus Ortası Sırtlarında da geçerli olup, önemli bir Levha Tektoniği kuralı olarak bilinir.

 

Çapraz yapan doğrultu atımlı kesişim fay çiftleri Yerkürede karakteristiktirler. Bu durumda, sıkıştırma vektörü ile, olaydan etkilenen levha kenarı arasında, dik açıdan farklı bir açı varsa veya bir tork bileşeni çalışmaya başlarsa, o zaman sıkıştırılan kabuk, ya kompresyonun yanal bileşenini dengeleyen baskın doğrultu atımlı bir (ya da birkaç) fay ile, veya kabuk elastoplastik karakterli ise kesişim yapıp, ”çift taraflı dışa pörtleme” ile cevap verecektir. Yerkürede iyi bilinen, fay kesişmesinden kaynaklanan makaslama örnekleri,

1. San Andreas – Garlock Kesişim Fayı, Kaliforniya.

2. KAFZ – DAFZ Kesişim Fayı, Türkiye’.

3. Zagros – Kirman Kesişim Fayı, İran.

4. Hindukuş – Karakurum Kesişim Fayı, Pamir.

5. ÇöngTu – Yunnan Kesişim Fayı, Çin.

6. Ana Fay – Mino,Owari Kesişim Fayı, Japonya, olarak bilinirler.

 

2. Afrika Levhası Devinimi İle İlgili Dışmerkez Çizgiselliği.

Afrika levhası hareketinin ana vektörü Batı-Güney Batıdan, Doğu-Kuzey Doğuya doğru yönelir.  Aynı zamanda genel  Kayma doğrultusu,

 

 

Şekil-10. Akdeniz Tabanı Kayma Sistemi.

A) Şekil-10’da (5) ile gösterilen Girit-Rodos Transform Fayına,

B) (8) ile gösterilen Kıbrıs (ya da Klikya-Misis) Transform Fayına, genelde ise Şekil-10’da (2-3-5-6-8) sistemi ile gösterilen “Aynı Yöne Bakan Hendek, Transform Fayı” çiftine paraleldir. Bu faylar Şekil-2’de (12) ve (14) ile numaralandırılmışlardır. (14) fayının karasal uzantısı DAFZ olarak da bilinir.

 

Afrika Levhası Devinimi, Anadolu’nun Güney ve doğusuna Batı-Güneybatı’dan Doğu-Kuzey Doğu’ya doğru bir baskı uygularken, Karlıova kesişmesine güneyden yapılan baskı, Karlıova Batı Kadranının Orta-Batı Anadolu kısmını, dışmerkez çizgisellikleri ile tanımlanan ve alt kabuktaki plastik sürüklenim doğrultusuna paralel olan yedi parçaya dilimlemiştir. Bu dilim parçaları, yüzeyden Jeolojik gerçekleme araştırmaları ile veya uzay imajları ile gözlemlenememektedir. Bu durum bize bu dilimlenmiş parçaların yüzeyden görülemeyecek kadar derinlerde olduğunu düşündürmektedir. Örneğin bu derin parçalanmalar Anadolu Levhasında yaklaşık -15 ila -17 km seviyesinde yer alan Conrad Süreksizliğinde ve onun üzerinde etkin olarak işlev yapıyor olabilir.

 

Türkiye’de iki adet levha hareketi etkinliği var olup, bağlı olarak farklı yönlerde iki farklı sıkıştırma vektörü ve iki farklı hız söz konusudur. Bunlardan biri Arap otoktonunun sıkıştırma vektörü ve saat yönünün aksine torku olup, doğu Anadolu’yu  ortalama kuzey yönlü etkiler. Sol yönlü tork ise İran dağlarını (Zagros ve arkasındakileri) oluşturacak biçimde çalışır. Anadolu’nun ortasında ölçülen sol yönlü torkun bu Arap torku ile bir ilişkisinin olmadığı, Anadolu’daki torkun nedeninin Karlıova kesişiminin neden olduğu sıcak sürüklenim olduğuna dair sonuç bölümünde birkaç argüman daha tartışılacaktır. Diğeri ise Afrika Levhasının devinim vektörü olup, Güney ve Doğu Türkiye’yi etkiler.

 Sonuç.

Her ne kadar Şekil-13’de verilen sismotektonik harita oldukça karmaşık görünümlü ise de, bu haritanın bileşenleri olan Şekil-1, 2, 4 ve 7 ‘de verilen haritalar oldukça açıktır. Eğer sismotektonik haritada anlaşılmayan kısımlar varsa, ayrıntılar için ilgili yardımcı haritalara bakılabilir. Şekil-13 ise, bu çalışmanın sonucunda ulaşılmak istenilen araçtır.

 

Bu harita üzerindeki bütün veriler, özellikle magnitüd aralıkları seçilmiş deprem dışmerkez dağılım haritalarından alınmıştır. Örneğin magnitüdleri 6 Richter’den büyük depremler seçilerek, sadece deprem nedeni olarak elastik deformasyon enerjisi salımı (boşalımı) aktivitesi  abartılmış olmaktadır. Diğer taraftan,  magnitüdleri 3.9 Richter’den küçük depremler seçilerek elastik deformasyon enerjisi salımı dışında, karstik çöküntüler, deniz tabanı heyelanları, derin buhar basıncı genleşmesi zorlamaları, izostatik dengelemeler, doğal ya da yapay ani kabuk yüklemeleri, her türlü jeotermal etkinliklerin kaldırma zorlamaları, gibi deprem nedenleri ve doğaldır ki küçük elastik deformasyon enerjisi salımlı depremleri abartılmış olur.

 

Eğer ilk aşamada Afrika Levhası devinimi ile Güneybatı Anadolu’nun etkileşimini ve buna karşılık Orta ve Batı Anadolu’daki sıcak sürüklenim dilimlenmelerini göz önüne alırsak, Türkiye’nin batı kısımlarında aşağıdaki ölçütlere ulaşabiliriz:

 

1.Afrika Levhası devinimi Türkiye’’yi Helenik dalma batma zonu ve Kıbrıs dalma batma zonu ikizi ile etkiler.

  Şekil-11. Ege’deki Simetrik  Körfezleri oluşturan Türkiye’nin Göreceli Elatoplastik Hareketleri.

2. Her iki dalma batma zonu Anadolu’nun altına doğru yatayda en azından yaklaşık 430 km ilerlemiş olmalıdır. 450 km’lik uzanım, Doğu Anadolu’da yer alan, kıta ortası Yürüyen Volkan dizilerinin harita boylarından ölçülmüştür. Bunlar, Alagöz - Ağrı - Tendürek - Süphan - Nemrut volkanları ve aynı çizgi üzerindeki Hazro tektonik penceresi dizileridir. (Şekil-13) Bununla da kalmayıp, Türkiye Aeromagnetik Haritası da bu dalma batma olgusunun yatayda ilerlemesi izlerini yansıtan iki adet Sakin Magnetik Bölge (Magnetically Quiet Area) ile dikkatleri çekmektedir.

 

Diğer taraftan Şekil-10’da (4) ile gösterilen Helenik Üzerleme Alanının merkezinin (en koyu renkli dışmerkezlerin) dalma batma hendeğine olan radyal uzaklıkları ölçüldüğünde, bu dalmanın, toplamda Ege’nin altında kalan kısımlar da eklendiğinde, yaklaşık olarak yatayda 430 km’ ile volkanlardan ölçülen 450 km’ye hipotenüste yaklaştığı görülür.

Bu durumda Simetrik Körfezlerin Kuzey sahillerinin toplam 234 km’lik uzunluğu, Karlıova Kesişmesi batı kadranının birinci aşama hareket miktarına; Orta Anadolu yürüyen volkanlar dizisinin 220 km’lik boyu, Karlıova kesişmesi batı kadranının ikinci aşamadaki toplam hareket miktarına; Doğu Anadolu yürüyen volkanlar dizisinin toplam uzunluğu ise DAFZ’nun toplam 450 km’lik atımına bağlıdır. Bu toplam hareket miktarı iki ayrı fazda oluşan Ege Körfezlerinin güney ve kuzey sahillerinin yaklaşık 449 km’lik toplamına da olabildiğince yakın değerdedir.

 

Yukarıdaki saptamalar doğrultusunda, her ne kadar güncel işlevselliği KAFZ’ye görece düşük görünse de, artık DAFZ’una “Anadolu’nun Ana Kırık Hattı” adı verilebilir.

 

3. DAFZ ile çakışan “ana kırık hattı” Türkiye topraklarına Akdeniz’in kuzeydoğu ucundaki Adana sahillerinden girip, Karlıova’dan sonra, KAFZ’nin ve kalın volkanik örtünün etkisi ile sağa-sola ötelenmiş olarak Ermenistan sınırındaki Kars’tan çıkar. (Şekil-12.)Fakat ilginçtir ki bu kırık hattı aynı zamanda Anadolu’nun andezitik-bazaltik kimyasal diferansiyasyon rejim değiştirme çizgisine de paralel olup, çok yakınından geçmektedir.

 Şekil-12. Üzeri genç örtü katmanları ile kapatılmış fay

 

4. Bilindiği gibi kısa mesafelerde elastik davranışlı olan sert yerkabuğu malzemesi, orta mesafelerde elastoplastik, uzun mesafelerde plastik davranış göstermektedir. Kristalin otoktonlarda bile bu olay azalan şiddetlerde etkinliğini sürdürür. Bir doğrultu atımlı fay 1500 km’den fazla uzunlukta olsa da, üzerinde oluşan en büyük deprem, en çok 400 km’lik bir segmentte çalışabilmektedir. Bu segment boyu ise büyük bir olasılıkla, baskı karşısında kompartmanların, faya paralel olarak, kaç km uzaklıktan sonra elastoplastik ve kaç km uzaklıktan sonra plastik davranış göstereceğine bağlıdır.

Orta ve Batı Türkiye’de, Karlıova Kesişimi Batı Kadranının batı yönlü sıcak yavaş sürüklenimi etkindir. Anadolu’nun Kuzeyinde giderek etkisini yitiren Arap Levhası Deviniminin Kuzey yönlü sıkıştırmasının nedeni ile, Karlıova Kesişmesinin baskın batı yönlü sıcak sürüklenmesi, sadece dışmerkez çizgiselliklerinden fark edilen sekiz adet hatla, Batı Anadolu’yu plastik olarak neredeyse kırk dokuza dilimlemiştir. Batı-Güneybatı yönlü sıcak sürüklenim vektörü ve doğal olarak ona dik yönde oluşacak yanal bileşeni dengeleyen kaydırma vektörü, Batı Anadolu’nun Üst Kabuk boyutunda Baklava dilimi (Deltoidal) dilimlenmesinin temel nedenidir. Dilimlerin yaysı eğriliği ise KAFZ’nin kuzeyindeki kompartmanın duragan olmasına karşılık DAFZ’nin güneyindeki kompartmanın hareketli olmasından kaynaklanan görece tork momenti tarafından kontrol edilmektedir. (Şekil-14.)

 

5. Batı Anadolu’nun altına dalan Akdeniz tabanı levhası, birçok diyapir yükselimlere, daha altta manto sorgucu kaldırmalarına ve belki de en altta doğu–batı eksenli bir konveksiyon yükselimine sahiptir. Bütün bu etkinlikler ve derinlerdeki bu ardışık dilimlenme sistemi, bu kez Batı Anadolu’yu, iki farklı aşamada, yüzeyde baskın olarak doğu–batı doğrultuda, tali olarak Kuzeybatı-Güneydoğu doğrultuda çek-ayır zonlarına yani grabenlere ulaştırmıştır.

 

6. Her ne kadar dışmerkez çizgisellikleri, olayın sıcak plastik sürüklenim karakteri dolayısı ile yüzeyde bir iz bırakmamış olsalar da, grabenlerin yaklaşık KB-GD doğrultulu ve KD-GB doğrultulu ikincil yarılımları, batı Anadolu’nun deltoid biçemi (Şablonu) ile iyi bir uyum içerisindedir.

 

7. Şekil-2’deki (9) ve (10) ile gösterilen çizgisellikler arasında kalan en geniş koridor üzerinde hiç büyük deprem yoktur. Bu yüzden Şekil -2 ’deki Dışmerkez dağılım haritasında 6 adet dilinim çizgisi yer alırken Şekil-11 ’de Ege körfezlerine göre çizilen bu dilinim çizgilerinin sayısı 7 olup, fazlalık, (9) uncu ile (10) uncu çizgisellikler arasında sıfır tork çizgisi olarak yer alır. Diğer bütün dilinim çizgileri dışmerkez dağılım çizgilerine uyduğu halde tam ortada depremsiz bir dilinim çizgisi olması da sıcak sürüklenim savını desteklemektedir. Bu depremsiz dilinim çizgisi “son zamanların sıfır sürüklenim ekseni” diye tanımlanabilir. Şekil-11 ’den da görüleceği gibi bu sıfır sürüklenim ekseninin üzerinde bir vektör işareti yoktur.

 

Şekil-14’de sıfır sürüklenim çizgisinin nasıl oluştuğu çok sayıdaki küçük vektörlerle açıklanmıştır. Burada bir yuvarlanma söz konusudur. Bu yuvarlanmanın nedeni ise KAFZ’nun kuzeyindeki Avrasya levhasının durağan olmasına karşılık DAFZ’nun güneyindeki Afrika + Arabistan levhalarının kuzey doğuya doğru hareketidir. İşte bu makaslamanın dışındaki asimetrik hareket sistemi, makaslamaya ilaveten bir yuvarlanma etkisi de katmakta ve dolayısı ile orta-batı Anadolu’da rölatif bir tork momenti üretilmektedir. Eğer Orta-Batı Anadolu rijit olarak batıya doğru kaysaydı o zaman depremlerin yalnızca KAFZ ve DAFZ üzerinde olmaları gerekirdi.

 

Türkiye ’nin doğu kısımlarında,

1. Bütün levha devinimlerinin birer uzak dönme kutuplarının var olması, ya da sonuçta çarpan levha hareket vektörü ile çarpılan levha kenarı arasındaki çarpışma açısının çoğunlukla dik açıdan sapması nedeniyle, küresel anlamda, bütün sıkıştırma gerilimleri birer yatay bileşene sahip olurlar.

 

2. Arabistan otokton’unda bu yatay bileşen “Kızıl Deniz Açılması” nedeniyle biraz daha abartılmış ve ilave bir tork bileşeni üretilmiştir. Türkiye’yi kompresyonel bileşen etkilerken, bu tork bileşeni Doğu Türkiye’den çok İranı etkilemiştir.

 

3. Kesişim noktasından itibaren dışa doğru sıcak plastik sürüklenimler Karlıova kadranının küçülen açılar tarafında yer alırlar.

 

4. Şekil-2’de, KAFZ’nun Kuzeybatı’ya yönelen ve (4)’le gösterilen kadran kuzey kenarı doğrultusu, (5) parçası yardımı ile transforme edilip, batıda, (6) numara ile gösterilen Afrika Levha Devinimi doğrultusuna dönüştürülmekte olup, sonunda transform açısı 60°lik kadran dar açısına erişir.  Buna göre KAFZ’nun, yaklaşık Samsun-Havza’dan itibaren doğusu ile batısı arasında oluşum farkı vardır. Bu fay, Havzanın batısında bir transform fay, Havzanın yakın doğusunda bir kıtasal eklem yeri ve Karlıova Kesişiminde bir Kesişim Fay (Transcurrent Fault) olarak tanımlanabilir.

 

5. Bütün Anadolu’da, “Dairesel” olması gerekirken, “Eliptik”  olan yüksek ısı akılı dışmerkez kapanımlarının kısa eksenleri, baskın sıkıştırma vektörlerine paraleldirler. Bundan yararlanılarak kompresyon vektörlerinin yönü “benzer çalışmalarda olduğu gibi tahmin edilerek değil”, bu çalışmada ölçülerek elde edilmiştir. Bu davranış biçimi de, derin sıkıştırma gerilimlerinin birer sıcak sürüklenime (hot creep’e) neden olduğunu göstermektedir. Örneğin Doğu Anadolu Isı Akısı Eliptik Kapanımlarının uzun eksenleri, Arap Levhasının uzak Dönme Kutbunu, yani Kızıldeniz’in merkezi bölgelerini gösterir gibidir.

 

Şekil-13. Aletsel dönem verilerinden türetilen Türkiye Genel Sismotektonik Haritası. Bu harita henüz tam olarak geliştirilmedi.

Bu harita, Şekil-1, 2, 4 ve 7’de verilen ve ayrıntılar içeren haritaların üst üste bindirilmesi sonucunda elde edilmiştir. Bu haritadaki tüm çizgisellikler yeryüzünde görünen fay izlerinden genellikle bağımsız olup, derin ya da sığ, güçlü ya da güçsüz, sadece depremlere bağımlıdır.

Batı Anadolu Isı Akısı “Eliptik Konik” Kapanımlarının uzun eksenleri, birbirlerine paralel olan ve sayısız bileşenden oluşan Batı Kadranı plastik yuvarlanma-sürüklenme Vektörlerine dik duruş almışlardır. Batı ve doğu Anadolu’nun bu farklı davranış biçimi, batı ve doğu Anadolu’daki andezit – bazalt, magma - lav kimyasal farklılaşması sınır çizgisi tarafından da desteklenmektedir. Bu durumda doğu Anadolu, Batı Anadolu’ya göre daha uzun süre boyunca çarpışma evresini yaşamakta ve yay ardındaki volkanizma bazaltik evreye erişecek kadar evrim geçirmiş olmaktadır.

Türkiye’nin doğu kısımları Kuzeydoğuya, orta kısımları Batıya, Batı kısımları ise Batı-Güneybatıya sürüklendiğinden ve rijit olarak değil de plastik olarak sola döndüğünden, (Burada akıllara ister istemez Kuzey yarı kürede üst mantoyu etkileyen Coriolis Etkisi gelmektedir.) (Şekil-11) bu etkinliklerin sonuçları da doğal olarak karmaşık olmaktadır. Oluşan sismotektonik modele göre, Orta-Batı Anadolu’daki Paleomagnetizma çalışmaları sonucunda hesaplanan dönme açıları ile bulunan tork, Arabistan torkunun etkisi ile değil, sıcak sürüklenme ve dilimlenme etkinliğinden oluşmuştur.

 

Şekil–14’den de görüleceği gibi olay gerçek bir tork olmayıp sürüklenim vektörlerinin eşitsizliğinden ve antiparalelliğinden kaynaklanan sahte bir torktur.  Böylece Paleomagnetikle elde edilen ve bu çalışma ile uyum içinde olan dönmelerin, şimdiye kadar inanılanın aksine, Arabistan mini levhasının dönmesinden bağımsız olduğu söylenebilir.

 

Şekil-14. Orta-Batı Anadolu Kabuğunun Plastik Yuvarlanma Modeli.

 

Şekil-15. Sismotektonik Sonuç Haritası. Türkiye’nin Derin Kinematik Davranış Biçemi ve Buna Bağlı Olarak Beklenen Olası Deprem Lokasyonları. Burada önemle belirtmek gerekir ki olmuş deprem lokasyonları da ikinci veya üçüncü depremlerin olmasına kısa dönemde izin vermektedir. Dolayısı ile yukarıdaki lejand’a bakmaksızın bütün, yani yaklaşık 90 adet lokasyonda kısa süreli deprem riski vardır demek daha doğru olur.

Şekil-13’de verilen sismotektonik bileşenler, diğer bir önemli sonuç olarak Şekil-15’de sadece çizgisel gösterimle sadeleştirilerek verilmiştir. Şekil-15 ’in en önemli özelliği, KAFZ üzerinde küçük bir off-set yapan dışmerkezlerin bile sonuçta ya bir ikincil faya, ya da bir dilimlenme çizgisine bağlanmasıdır. Marmara’da ve Ege’de bu şablona uymayan sadece birer adet üst merkez bulunmaktadır. Bu çok iyi derecede uyumluluk, bu şablonun güvenilirliğini artırmaktadır. Aslında bu şablon bir yorumlama, ya da bir kişisel seçim ürünü olmayıp, deprem dışmerkezlerinin birleştirilmesi ile oluşturulduğu için, güvenilirliğini tartışmak da gereksizdir.

 

Burada vurgulanması gereken en önemli çıkarımlardan birisi de Türkiyemiz’de deprem güvenli üç-dört ilimizin bulunmasıdır. Bunlar haritada da görüldüğü gibi Hanya veya Konya olmayıp, Trabzon, Rize ve Mardin’dir. Bu troyka’ya Gümüşhane ve Bayburt’un kuzey kısımları Ve Urfa’nın güney kısımları da eklenebilir. Bu da bir şey!

 

Ne güzel. Bu söylem de bana ünlü sismotektonik ustası Igor Gubin’in57 geliştirdiği Sismotektonik kurallardan birini hatırlattı. Kural:

Genç Yükselimlerin Merkezi Kısımları Sakindir!!!

Mardin’in dışındaki bu üç illimiz de oldukça sarp topgrafyalı Fakat Yükselimin kenarında değil de merkezinde yer almaktalar. Yani bu garip durumun açıklaması da var.

 Sismotektonik haritaların 2005 yılı ilk günleri itibarı ile bilinen “en önemli deprem öngörme işlevcisi” olması nedeniyle, bu çalışmanın bir sonucu olarak, herhangi bir kimse, Türkiye’de olabilecek ve büyük kayıplara neden olabilecek, özellikle transform fayların ve deltoid dilimlenme şablonu’nun köşelerinin üzerinde yer alacak olan büyük depremlerin yerlerini ve belki de istatistiksel bir çalışmanın desteği ile öncelik sıralarını, (oluş zamanlarının dışında,) kestirebilir. (Şekil-15) 

Aşağıda belirlenen bütün lokasyonlar yaklaşık olarak 15-20 km yarıçaplı bir çemberin merkezini temsil ederler. M>6 deprem beklentisi bu çemberin içerisinde rastgele bir yerde gerçekleşebilir. Buna göre deltoidin köşeleri tam olarak,

 

a. Gökçeada Mürefte Marmara Ereğlisi (Orta Marmara Fayı)

b. Midilli - Edremit – Gönen – İmralı Gebze Yalova arası – Hendek Akyazı arası

c. Çeşme Karaburun – Dikili  – Dursunbey Bigadiç arası – Harmancık – Eskişehir -  Kıbrısçık Çerkeş - Kurşunlu

d. Ege – Söke Kuşadası arası – Ödemiş  – Selendi – Gediz –  (Eskişehir)

e. Ege - Datça – Ula, Yatağan arası – Denizli – Dazkırı Çardak Dinar civarı – Bolvadin – Çeltik Yunak arası Çubuk – Şabanözü - Laçin

f.  Ege – Datça Karaburun – Ortaca – Gölhisar Ağlasun – Ilgın,Tuzluca arası – Cihanbeyli Keskin Karakeçili arası – Sungurlu Taşova Erbaa arası

g. Antalya Körfezi – Alanya – Hadım Karaman arası – Ereğli Karapınar arası – Derinkuyu Nevşehir arası – Bünyan – Sivas – Refahiye

 yerleşim birimlerine denk gelmektedir. Yedinci dilinim düşük magnitüdlü olması dolayısı ile çok fazla deprem üretmemektedir. Örneğin İç Anadolu’daki “deprem güvenli” bölgede yer almalarına karşın, deltoid köşelerinde yer alan Cihanbeyli’de iki adet M>5 ve Ilgın’da üç adet M>5 deprem 1900’den sonra gerçekleşmiştir. Bu durumda deprem şiddet haritasına bakmaksızın deltoid köşelerinin, gerçek depremsellikleri somut olarak temsil ettiği, (deprem güvenli olduğu ileri sürülen bölgede bile) üç kez oluşan şiddetli depremlerle bir kez daha görülmektedir.

 

Saros’taki büyük deprem beklentisinin, 2003 ’te oluşan M=5.5 ‘lik depremle bir süre ertelendiğini kabul edersek, bunlardan, bilinen yakın geçmişte deltoid sürüklenim-dilinim bölgesinde deprem olmayan yerler, 

1. Gökçeada

2. Marmara Ereğlisi Açıkları, (Beklenilen Orta Marmara Depreminin Üst Merkezi)

3.  Midilli

4.  İmralı

5.  Kıbrısçık

6.  Çeltik Yunak arası  

7.  Çubuk (Ankara)

8.  Şabanözü

9.  Ağlasun

10.  Çihanbeyli

11. Sungurlu

12.Kemer Kumluca

13.Serik

14.Konya

15.Eskil

16.Kırşehir

17.Alanya

18.Hadım Karaman arası

19.Ereğli Karapınar arası

20.Derinkuyu Nevşehir arası

21.Bünyan

22.Sivas 

köşe noktaları ön plana çıkmaktadır.

 Ancak burada önemle belirtmek gerekir ki yukarıdaki köşe noktalarından Ankara ve Sungurlu, Şekil-11’de gösterilen Sıfır-Krip simetri eksenine çakışacak kadar yakın konumda olduklarından dolayı bu risk grubunda az riskli yerler diye tanımlanabilirler. Ne yazık ki Sıfır-Krip ekseninin Ege bölgesi içerisinde sakinleştirici etkisi, diğer tektonik ve magmatik etmenlerin güçlenmesi sonucunda yok edilmekte ve fiziksel anlamda da gerçekten var olan bu düzlem, Ege’deki depremselliği kendi üzerinde olsa bile azaltamamaktadır. 

Sismik Boşluk (gap) yapan Doğrultu atımlı fay segmentleri olarak,

 1. Gökçeada

2. Marmara Ereğlisi

3. Yeniçağa Gerede arası  

4. Kargı

5. Taşova Erbaa arası

6. Reşadiye

7. Refahiye

8. Ahlat

9. Erciş

10. Van

11.Başkale

12.Rodos

13. Silifke

14.Mersin

15.Aslantaş Barajı

16.Kartalkaya Barajı

17.Sürgü

18.Sivrice

19.Palu

20.Aşkale - Tekman

21.Cumaçay

22.Iğdır

23.Arpaçay

24.İliç

25.Kangal

26.Gürün

27.Saimbeyli

28.Malatya

Diğer taraftan Bitlis-Zagros Bindirme Hattında aletli dönemde sadece iki adet büyük deprem var. Fakat bu bindirme hattı üzerinde çok sayıda 4-5 büyüklüklü depremler olmakta ve dikkatleri çekmemektedir.  Belli ki bu yüzden büyük magnitüdlü depremler “sürekli ertelendiği için” az sayıda oluşmaktadır. Yine de dikkate alınması gereken diğer bindirme hattı boşlukları ise,  

1. Şemdinli 

2. Çatak

3. Sason

4. Ergani

5. Bucak

6. Araban

7. Nurhak, olarak sıralanabilirler.

 

Bunların dışında hizayı düzeltmek için, Keles ve  Altıntaş gibi noktalarda da depremler olabilir. 

 Kırmızı benekli köşe noktalarında zaten güçlü bir ya da iki deprem yer almaktadır. Hatta, Söke, Dinar ve Adana civarında üçer adet şiddetli deprem yaşanmıştır. Bu üçlemeler 1900 yılından sonra oluştuğuna göre Şekil-15’de birer depremle karakterize olan ve yukarıdaki 13’lük listeye alınmayan deltoid köşelerinde de, ne yazık ki yakın deprem riski vardır. Şekil-15’deki harita, yanlışları ile doğruları ile, başka araştırıcılar tarafından daha da geliştirilip önümüzdeki birkaç yüz yıl için, yani depremlerin oluş frekansı bakımından kısa sayılabilecek bir süreyi kontrol altına alacak hale getirilebilecektir. Örneğin, eğer bu çalışma birkaç yıl önce yapılabilmiş olsaydı son zamanlarda olan Sultandağ depremi, önceden öngörülmüş olacak fakat artık şimdi üç kırmızı benekli olan Adana’da ve Dinar’da, can kayıplarına neden olan depremlerden önceki iki kırmızı beneğe bakarak, hemen birer üçüncü deprem öngörülmeyecekti. Kaldı ki bu çalışma bilimsel bir periyodikte yayınlanmadan ya da kitaplaşmadan oluşan Aşkale, Çubuk ve Hakkari depremleri de beklenildiği kadar güçlü olmasalar da bu çalışmada öngörülmüş ve depremle ilgili bir amatör sitede depremden çok önce yayınlanmıştı

 Bu durumda üç kırmızı benekli diğer bir deltoid kesişme noktası olan Söke-Kuşadası arası, son zamanlardaki dikkatleri çeken depremcik aktivitesi ile, ilk kez bu haritaya dört kırmızı benekli nokta kondurmaya aday olabilir.

 

Ne yazık ki, bu öngörülen noktalarda teker teker depremler oluştukça bu harita kimsenin umurunda olmayacak ve her seçenekte de Türkiye için yine hiç bir şey fark etmemiş olacak gibi görünmektedir. 

 

Şekil-16. Türkiye’nin Doppler Effect yükselti Haritası

 

Şekil-16’daki uzay görüntüsü ise uydudan alınan Doppler Effect Image tekniği ile oluşturulmuş bir topografik haritadır. Çözünüm çok yüksektir. Bu haritadaki veriler ise Bu çalışmada yazılanlar ile bire bir uyum içerisindedir. Buna göre,

 

-Girit – Kıbrıs hendeği Doğu Akdenizde  üç parçalıdır. Bunlar Batıdan doğuya doğru sırası ile Fethiye Hendeği, Antalya Hendeği ve Kıbrıs Hendeği diye adlandırılmalıdırlar.

 

-KAFZ’nin kuzey kolu, Ege Denizi içerisinde 1 ile gösterilen noktaya kadar net olarak devam etmektedir.

 

-KAFZ, Doğu Anadoluda Tatvan çukurluğundan geçerek 2 ile gösterilen Şemdinli – Çatak Fayını sürmektedir.

 

-DAFZ ‘nin 120° lik bir açı yaparak Lut fayına birleştirilmesi mekanik kurallara göre olası değildir. Aslında Lut fayı dedikleri de tam olarak bir fay olmayıp, Akabe Körfezi – Vadi-ül Araba – Lut Gülü – EsSuveyde Gölü – Asi Vadisi – Amik Gölü çizgiselliğini süren bir kilitli rift vadisidir. Bu Vadinin, yer yer kilidi kırılıp ornatılınca fay gibi algılanılmaktadır. DAFZ doğrultusu ve naturası gereği kolaylıkla Kıbrıs Hendeğine bağlanılır. Bu durumda DAFZ’nun Levha Tektoniği tanımlaması “Aynı Yöne Bakan Hendek Transform Fayı” olur.

-KDAFZ, 3 ile gösterilen yerlerde Kafkaslara kadar devam edip, Kafkasların apeks eksenini ötelemiştir. Bu öteleme Atlaslardaki haritalarda daha net görülmektedir.

 

-Bölüm-34’ün temelini oluşturan ve Gizli Sıcak Sürüklenim Çizgisellikleri olarak adlandırılan Deltoidal Dilimlenme Şablonu, meğerse uzaydan Orta ve Batı Anadoluya bakınca, hiç te öyle gizli çizgisellikler olmayıp, ayan beyan görülmektelermiş. Bu kez de Atlaslardaki haritalarda gerçekten hiçbir iz gözlenemiyor. Onun için bu çalışmada bu deltoid dilimlenme için, iki de bir, gizli sıfatı kullanılmıştı. Bu uzay imajını görmeden önce bu gizli çizgisellikleri gördüğüm için özür dilerim.

 Gerçi Şekil-2’deki haritayı destekleyen en önemli argüman burada da tekrarlandığı gibi,

 

 

şeklinde idi. Fakat bu çalışmadaki dış merkez dağılımları 2004 yılına aittir. Yukarıda ise 2005 yılının ilk 38 günlük dışmerkez dağılım haritası değerlendirilmiştir. Bir de doğu Anadoludaki Kuzey – Güney yaysı yönlü dilimlenmelerin belirginleşmesi muhteşem. Çok mu mutlu olmalıyım bilemiyorum? Sadece 6 ‘dan büyük magnitüdlüler değil, 2,3,4 magnitüdlüler bile bu kadar kısa bir süre içerisinde teorideki şablonun aynısını çizdi. Bu olgu, teorinin güvenilirliğini destekler. O zaman da Şekil-15’deki Deprem beklenti lokasyonlarım da güvenilirliği artacaktır. Sonuçta “Bu harita, Türkiyemiz için karamsar bir harita olmasına karşılık, hiç değilse bunun bilincine varmamıza da yardım ettiği için yararlı bir haritadır” diye değerlendirilmelidir.

  

Yararlanılan Kaynaklar.

 

1. PINAR, N. and LAHN, E., 1952, Türkiye Depremleri İzahlı Katalogu, İmar ve İskân Bakanlığı, İmar Reisliği yayın no.36, seri.6.

 

2. ERGİN, K., GÜÇLÜ, U. ve UZ, Z., 1967, Türkiye ve Civarının Deprem Katalogu,    İTÜ.,Maden Fakültesi Yayını.

 

3. ERGİN, K., GÜÇLÜ, U. ve AKSOY, G., 1971, Türkiye ve Dolaylarının Deprem Katalogu, İTÜ., Maden Fakültesi, Arz Fiziği Enstitüsü Yayını.

 

4. SOYSAL, H., SİPAHİOĞLU, S., KOLÇAK, D. ve ALTINOK, Y., 1981, Türkiye ve Civarının Deprem Katalogu, TÜBİTAK proje no. TBAG 341.

 

5. AMBRASEYS, N.N., 1970, Some Characteristic Features of the North Anatolian Fault Zone, Tectonophysics, 9, 143-165.

 

6. DEMİRTAŞ, R. and YILMAZ, R., 1996, Seimotectonic Map of Türkiye Showing MS3 4.0 for 1990-1993 (ERD), International Symposium, Earthquake Research in Türkiye, State of Art, 30-October – 5 September, Ankara.

 

7. IKEDA,Y., 1988, Geomorphological Observation of the North Anatolian Fault, West of Mudurnu, Multidisciplinary Research on Fault Activity in the Western Part of the NAFZ, Eds: Y.Honkura and A.M.Işıkara.

 

8. DEWEY, J. W., 1976, Seismicity of Northern Anatolia, Bull. Seism. Soc. Am. 66, 843-868.

 

9. IKEDA, Y., SUZIKI, Y., HERECE, E., ŞAROĞLU, F. and IŞIKARA, A., 1991, Geological Evidence for the Last Two Faulting Events on the NAFZ in the Mudurnu Valley, Western Turkey, Tectonophysics, 193,  335-345.

 

10. KETİN, İ, 1948, Uber die tectonisch-mechanischen folgerungen aus den grossen Anatolischen Erdbeben des letzten Dezenniums, Geologie Rundsh, 36, 77-83. 193, 335-345.  

 

11. TOKAY, M., 1973, Kuzey Anadolu Fay zonunun Gerede ile Ilgaz arasındaki kısmında jeolojik gözlemler, Kuzey Anadolu fayı ve deprem kuşağı simpozyumu, Ankara,12-29.   

 

12. SEYMEN, İ., 1975, Kelkit vadisi kesiminde Kuzey Anadolu Fay zonunun tektonik özelliği, İTÜ maden fakültesi yayını, 192 s.  

 

13. SİPAHİOĞLU, S., 1984, Kuzey Anadolu fay zonu ve çevresinin deprem etkinliğinin incelenmesi, Deprem Araştırma Bülteni, Ankara, 45, 5-138.     

 

14. BARKA, A. and GÜLEN, L., 1987, Age and total displacement of the North Anatolian fault zone and its significance for the better understanding of tectonic history and present day dynamics of the Eastern Mediterranean region, abstract book of Melih Tokay Geology Symposium, 87, 57-58.   

 

15. NURLU, M., BATMAN, B., CHOROWICZ, J. and GENÇ, M.A., 1995, A geometrical approach relating to the movement mechanism of North Anatolian Fault Zone, International Symposium on the Geology of the Black Sea region, Erler, A., Ercan, T., Ergüzer, B. and Örçen, S. (ed), Ankara, 283-291.  

 

16. ŞAROĞLU, F., 1988, Age and offset of the North Anatolian fault, METU journal of pure and applied sci., 21, 1-3, 65-79.  

 

17. TATAR, Y., 1975, Tectonic structures along North Anatolian fault zone, Northeast of Refahiye (Erzincan), Tectonophysics, 29, 401-409.  

 

Türkiyenin depremselliği (captions)

 

 

Şekil-1. Türkiye’de Aletsel Dönemi Kapsayan Büyüklüğü 6.0<M<6.9 Aralığında, Dışmerkez Dağılım Haritası (21.02.1946, M=5.5 Konya–Ilgın depremi özel olarak sonuncu doğrultuyu tamamladığı için bu gruba alındı.Kaldı ki aynı noktada bir de 7 büyüklüklü deprem var.) (Dışmerkez Dağılım Haritaları: Bo.U.Kandilli-Sayısal Grafik Ltd.WEB Sitelerinden alındı)

Şekil-2.Türkiye’de Aletsel Dönemdeki  6.0 > M > 6.9 Dışmerkez Dağılım Haritası Çizgisellikleri ve Diri Fay Haritası çakıştşrması.

1,2,3,4:KARLIOVA KESİŞİM FAYLARI

5: 4’Ü 6’YA TRANSFORME EDEN FAY

6,7,8,9,10,11: SICAK SÜRÜKLENİM ÇİZGİSELLİKLERİ

12,14: AYNI YÖNE BAKAN TRANSFORM FAYLARI

15: 4 ÜN UZANTISI

16: KARLIOVA KESİŞİMİ

 

 

Şekil-3. Bu çalışmada teklif edilen tektonik olgularla Rejyonal Aeromagnetik Anomali Haritasının açık ilişkisi. (Fayların ayrıntıları yuvarlatıldı.)

 1)Yaşlı Andezitik Yığışımlar. 2)Yaşlı Sakarya Mikro Levhası. 3)Helenik Dalma Batma zonunun etkisindeki alan (Dalan ultrabazik Akdeniz kabuğunun baskın magnetik alanının, sıcak sürüklenim bölgesinin magnetik izlerini sildiği alan). 4)Kıbrıs Dalma Batma zonunun etkisindeki alan (Dalan ultrabazik Akdeniz kabuğunun baskın magnetik alanının, sıcak sürüklenim bölgesinin magnetik izlerini sildiği alan - 3 ve 4’ teki back ground etkisine bir çeşit “Magnetically Quiet Zone”  denilebilir.). 5)Kompresyonel kesişim alanı. 6)Sıcak Sürüklenim alanı. 7)Yaşlı-İnce-Sert Arap Levhası. (Harita: MTAE -  Eklemeler ve Yorumları :U.Kaynak.)

Şekil-4. 01.01.2003 – 01.10.2003 aralığında Türkiye’de oluşmuş 3.0  > M > 3.9 dışmerkez dağılım grubu. Doğu Anadolu’daki Isı Akısı Eliptik Kapanımlarının Kısa Eksenleri Arap Otoktonunun Sıkıştırma ve Tork doğrultusuna, Diğer taraftan, Batı Anadolu’daki Isı Akısı Eliptik Kapanımlarının Kısa Eksenleri ise Batı Kadranı Sıcak Sürüklenim Vektörüne Paralel Oluşmuştur. Köşeli küçük kapanımlar yerel zayıf depremlerin artçılarına aittir. Bu çalışmada yer alan kompresyon vektörleri doğrudan eliptik kapanımlara bağlı olarak çizildiğinden, daha önceki çoğu çalışmada çizilen ve genellikle Güneybatı – Kuzeydoğu yönlü olan vektörlerle tam olarak bağdaşmamaktadır. Ayrıca Şekile alınan Anamur – Artvin, Andezit-Bazalt ayırım çizgisinin, eliptik kapanımlara da ayırım çizgisi görevi yapması, olasılıkla iki bölge arasındaki kimyasal diferansiyasyon süreç farkını belirtmektedir.   (Haritalar: Kandilli ve Sayısal Grafik Ltd. – İlaveler , değerlendirmeler ve yorumlar U. Kaynak.)  

 

Şekil-5. Türkiye’de 2004 yıllı ağustos ayı içerisinde oluşmuş depremlerin dağılımı. (Harita:Sayısalgrafik.com.tr)

Şekil-6. 2003 yılı içerisinde oluşan Magnitüdleri 2 ile 2.9 arasında yayılan depremlerin dışmerkez dağılımları ve bazı öngörülerimin değişmesini yansıtan yorumu. Kırmızı çizgilerin tam olarak KAFZ ve DAFZ ‘yi takip etmesi gerekmez. Zira bu çizgiler sıcak sürüklenin sınırları tarafından kontrol edilmektedir.

 

 

Şekil-7. Sahilleri kalın çizgilerle belirtilen dört adet  “Fay Körfezi ” birbirlerine mükemmel biçimde benzemektedirler. Bunların kuzey sahillerinin toplamı 234 km, Güney sahillerinin toplamı 215 km ve ekaylanmanın toplam atımı 449 km’dir. Ölçümlerde alüvyon birikimlerinin  perdelemeleri de göz önüne alınmıştır. Batı Anadolu’’nun bu harita’da gösterilmeyen Deltoid Dilimlenme biçemi, Grabenlerin KD-GB ve KB-GD doğrultularında oluşmuş tali yarılımları ile üst üste çakışırlar. (Şekil-2.)

 

Şekil-8. Karlıova batı kadranının Miosen ile Pliosen arasındaki sürüklenim doğrultuları arasındaki 30° ‘lik açı, Neotethys Okyanusunun doğusunun daha hızlı kapanışı, Atlantik Okyanusunun güneyinin daha hızlı açılışı ve Gondwana’nın toplam tork miktarı ile de iyi bir uyum içerisindedir.

 

 

Şekil-9. Karlıova Kesişmesi Sanal Model Tankı

 

Şekil-10. Akdeniz Tabanı Kayma Sistemi.

 

 

 

Şekil-11. Ege’deki Simetrik  Körfezleri oluşturan Türkiye’nin Göreceli Elatoplastik Hareketleri.

Şekil-12. Üzeri genç örtü katmanları ile kapatılmış fay

 

Şekil-13. Aletsel dönem verilerinden türetilen Türkiye Genel Sismotektonik Haritası. Bu harita henüz tam olarak geliştirilmedi.

Bu harita, Şekil-1, 2, 4 ve 7’de verilen ve ayrıntılar içeren haritaların üst üste bindirilmesi sonucunda elde edilmiştir. Bu haritadaki tüm çizgisellikler yeryüzünde görünen fay izlerinden genellikle bağımsız olup, derin ya da sığ, güçlü ya da güçsüz, sadece depremlere bağımlıdır.

Batı Anadolu Isı Akısı “Eliptik Konik” Kapanımlarının uzun eksenleri, birbirlerine paralel olan ve sayısız bileşenden oluşan Batı Kadranı plastik yuvarlanma-sürüklenme Vektörlerine dik duruş almışlardır. Batı ve doğu Anadolu’nun bu farklı davranış biçimi, batı ve doğu Anadolu’daki andezit – bazalt, magma - lav kimyasal farklılaşması sınır çizgisi tarafından da desteklenmektedir. Bu durumda doğu Anadolu, Batı Anadolu’ya göre daha uzun süre boyunca çarpışma evresini yaşamakta ve yay ardındaki volkanizma bazaltik evreye erişecek kadar evrim geçirmiş olmaktadır.

 

Şekil-14. Orta-Batı Anadolu Kabuğunun Plastik Yuvarlanma Modeli.

 

Şekil-15. Sismotektonik Sonuç Haritası. Türkiye’nin Derin Kinematik Davranış Biçemi ve Buna Bağlı Olarak Beklenen Olası Deprem Lokasyonları. Burada önemle belirtmek gerekir ki olmuş deprem lokasyonları da ikinci veya üçüncü depremlerin olmasına kısa dönemde izin vermektedir. Dolayısı ile yukarıdaki lejand’a bakmaksızın bütün, yani yaklaşık 90 adet lokasyonda kısa süreli deprem riski vardır demek daha doğru olur.

 

Şekil-16. Türkiye’nin Doppler Effect yükselti Haritası