Türkiye’nin depremselliği

Prof. Dr. Uğur KAYNAK
2.Ekim.2003

 Bu aşağıda sunulan çalışma yurt dışı yayın için hazırlanmakta olan bir makaleden alınmış özet bilgileri içerir. Yurt dışı makale henüz yayına hazır olmadığı için Türkçe versiyonunun tamamını buraya almak kural dışı olur. Ancak sismikaktivite.org’dan “Hocam bu Çinli profesörün dedikleri ne derecede doğru olabilir? Gerçek durum nedir?” diye istek gelince, “sizlerin bilgilendirilmeleri daha öncelikli olmalı” diye düşünüyorum. Eğer bunu ihmal edersek site üyeleri adım adım bilimsellikten uzaklaşacak ve kendilerine özgü bir takım hurafelere doğru kayacaklardır. Buna hiç bir yerbilimcinin gönlü razı olmaz. O yüzden naçizane benimle birlikte çok değerli bilim adamlarımız, vakit buldukça ve burası da bilimsel bir platform olmadığı halde, sitenize birer ikişer yazı gönderiyorlar. En azından site üyelerinin onda biri bile okusa, bence kaliteli bir düzey tutturulmuş olur.

Bu aşağıda verilen haritalar sitenizde de link verilen sayisalgrafik.com’dan alındı. Onlar da Kandilli Deprem Araştırma Kurumundan bu verileri alıyorlar. Ayrıca Marmara Denizi tabanına ait Tübitak MAM tarafından yaptırılan inanılmaz ayrıntılı Suroit Gemisi İzobat Haritası da elimizin altında. Teşekkürler Tübitak MAM., Teşekkürler Kandilli. Teşekkürler Sayısal Grafik Ltd. Bu veriler olmasaydı benim bu konularda çalışmalar yapabilmem söz konusu bile olamazdı.

Sayın Prof.Dr.Naci GÖRÜR haklı olarak “Ellerinde hiç bir veri olmadan kamuya seslenen bilim adamları var!” diye yakınıyor ve “Gelsinler istesinler. İsteyene her türlü veriyi sağlarız” diye de ilave ediyor. Bu davranış tam bir bilim adamı tarzıdır. Ben ise buradan kendisine yayınladıkları Batimetrik Harita için tekrar teşekkür ediyorum.

Kimi bilim adamı, elinin altında inanılmaz duyarlıkta ve bol çeşitte veri ve parametre varken sadece “Şunu gördüm, bunu çizdim, bu kadar derinlikte, bu kadar kalınlıkta, şöyle dalıyor, böyle çıkıyor “ diyerek zaten elindeki verilerde var olan bilgileri kağıda dökerken, kimileri de elinde sadece episantr dağılım haritası varken, (Yani bu depremlerin odak mekanizması çözümleri, düşey ve yatay bileşen sismogramları, bunların faz ayırımları, odak titreşim frekans analizi, tam olarak magnitüd analizi, tam olarak derinlik, içinden geçtiği kayaç diliminin ortalama P ve S hızları, diğer yabancı istasyon verileri, polarizasyon analizi, yansıma, kırılma ve enerji aktarma analizi... gibi veriler yokken) aşağıda özetlenmiş örneğini göreceğiniz modellemeleri yapar:

Şekil-1’de 2003 yılının ilk yedi ayında Türkiye’de oluşmuş Magnitüdü 3.’den büyük 3.9 ‘dan küçük depremlerin episantr dağılımlarının özel yorumu verilmiştir. Kısaca tartışalım:

 

 

Şekil-1. 1.1.2003 - 1.7.2003 Tarihleri Arasında Türkiye’de Oluşmuş Magnitüdü 3’den Büyük, 3.9’dan Küçük Depremlerin Episantr Dağılım Haritası ve Yorumlaması

 

1.Bu dağılım bütün Türkiye’de eliptik kapanımlar göstermektedir.
2.Bu kapanımların çembersel olması, (kıvrımlanma, kırılma, bükülme, çatlama, sürüklenme, dönme, sıkışma, gerilme, kopma) ... gibi dinamik tektonik hareketlerle bir ilgisinin olmadığı göstermektedir.
3.Buna karşılık bu olgu termodinamik bir süreç olup ısıl tektonizma ile ilgilidir.
4.Bu çembersel olması gereken kapanımların eliptik olması ise kompresyonel stress ile yani dinamik tektonizma ile, nedensel olarak değil de biçimsel olarak ilişkili olduğunu göstermektedir.
5.Çembersel episantr kapanımı dipten tek noktadan kaldırma etkisi yapan diyapir yükselim ya da manto sorgucu ile ilgilidir. Ancak burada bu şablon deforme olarak eliptik bir görünüm kazanmıştır.
6.Bu kapanımların dışında kalan az sayıdaki üst merkez ise olasılıkla yine med-cezir, izostatik denge arayışı, karstik çöküntü, vs. gibi dinamik tektonizma dışı nedenlere bağlı olabilir. Doğal olarak dinamik tektonizma ürünü minik bir fay da çalışmış olabilir.
7.Eliptik kapanımların, Anamur – Artvin Andezit Bazalt Çizgisi diye bilinen sanal çizginin batısında Afrika Levhası baskısına uygun yönlenmiş eliptik biçimde, bu çizginin doğusunda ise Arap Levhası baskısına ve döngüsüne uygun yönlenmiş eliptik biçimde olması bence çok heyecan verici bir doğal davranış biçimidir. (fenomendir.)

Öyleyse düşük magnitüdlü depremler, az miktarlarda minik faylardan oluşsa da çoğunlukla ısı akısı çıkışına bağlı olup zaman içerisinde kabuğun plastik olarak sürükleniminin izlerini taşırcasına eliptik bir şablona deforme olur.

O zaman sadece yüksek magnitüdlü depremler ise (Şekil-2), büyük bir olasılıkla (doğrudan)? dinamik tektonizmaya bağlıdır. Eğer bu şekilde magnitüd seçim aralığını yukarıya doğru çekersek bu kez Türkiye’nin 17 km – 20 km derinliklerindeki hareketleri baskın olarak temsil edebilen bir şablon elde ederiz. Bu depremler doğal olarak bu derinliğe kadar hatta belki de(?) 30 km - 40 km derinliklerden geçen Mohoroviçiç Süreksizliğine kadar devam edebilen doğrultu atımlı fayları da kapsayacaktır. Ancak Şekil-2’de verilen ve 1900 yılından beri Türkiye’de oluşmuş, magnitüdü 6.’dan büyük depremlerin episantr dağılım haritasının yorumuna baktığınızda yeryüzünde hiç bir Jeolojik çizgiselliğe denk gelmeyen ve kabuk derinliklerinde var olan bir takım çizgiselliklerin açıklamasını görürsünüz.

 

 

Şekil-2. 1.1.1900 – 1.7.2003 Tarihleri Arasında Türkiye’de oluşmuş Magnitüdleri 6’dan Büyük Depremlerin Episantr Dağılın Haritası ve Yorumlaması

 

Bu site üyeleri için fazlaca teknik terimler içerdiği için sıkıcı olabilecek, Karlı Ovada kesişen KAFZ ve DAFZ Faylarının ayrıntılı çalışma mekanizmaları, neyi transforme ettikleri, ikincil faylarla ilişkileri... yurt dışı makalesinde yer almaktadır. Batı Anadolu’daki Baklava dilimi episantr çizgiselliğinin derinlerdeki çalışma biçimi, Batı Anadolu grabenleri ile ilişkisi, bu dilinimlerin Ege sahilimizdeki dört özel Körfezin biçimlendirilmesindeki rölü, bu olgunun Marmara Boğazlarının oluşumu ile ilgili iki yıl önce yapılan modelleme ile nasıl örtüştüğü, neden yeryüzünde doğrudan görülemediği, ve neden büyük depremlerin sadece baklava dilimi şablonun köşelerinde yer aldığı... gibi yorumlama ürünü parametreler de yurt dışı yayında yer almaktadır. İşte bu baklava dilimi köşelerde deprem olması kuralı bu sitede bizi ilgilendirmektedir.

Şekil-2’de ortası sarıya boyanmış olan episantrlar, gelecekte olası deprem lokasyonlarını göstermektedir. Bunlar şekilin altındaki yazıda, üç grup altında toplanmışlardır.

1.Batı Anadolu Dilimlenmesi şablonuna göre beklenilen depremler arasında Sivrihisar, Kulu ve Cihanbeyli gibi Deprem Şiddet Haritasına baktığınızda hatta Türkiye Diri Fay Haritasına Baktığınızda Sürpriz olabilecek lokasyonlar vardır. Batı Anadolu’da 1900 yılından beri oluşmuş güçlü deprem kalabalığına baktığınızda deprem oluş frekansının oldukça yüksek seviyede gerçekleştiğini görürsünüz. Bu olasılık frekansı Transform Faylarda da yüksek olup sadece Güney Doğu Anadolu Bindirme Kuşağında olasılık periyodu yüzlerce yıl ile ölçülebilecek düşüklüktedir.

2.Doğrultu atımlı fay grubunda öncelik sırasına bakılmaksızın sismik gap’ler dikkate alınmışlardır. Olası depremler tam bu lokasyonlarda değil de bir miktar kaymış olarak da oluşabilirler.

3.Bindirme Zonu depremleri de diğer depremler kadar tehlikelidir. Bunu MS.79 yılında 60.000 kişinin öldüğü rapor edilen Hatay depreminden ve Lice Depreminden biliyoruz.

Sonuçta Neden Konya çevresinin ve GD Anadolu’nun sınıra yakın kesimlerinin deprem güvenli yerler olduğu Şekil-2’den açıkça görülmektedir. Buraların deprem güvenli olmalarının nedeni zeminlerinin sağlam olmasından değil tektonik aktivitelerden uzak olmasından kaynaklanmaktadır.